Pazartesi, Mart 12, 2007

Haftanın sonu














Şu anda masamdaki Yamyam’la fotoğrafımızın çerçevesinin camından arkadaki iki minareli caminin görüntüsü yansıyor. Ben sabah kahvaltısında simit peynir yiyorum ve çay içiyorum. Bir yandan Çinli iş arkadaşlarıma laf anlatmaya çalışıyorum bilgisayarın camında yanıp sönen pencerelerden. Ne kadar da Babil hisler içindeyim acaba yazdıklarım da Oscar’a aday olur mu?

Haftanın sonu bir nakarat gibi diyen Pinhani isimli arkadaşlar doğru diyormuş. Benim nakaratım da belli zaten Cumartesi yarım gün çalış, yarım gün kursa git, biricik geç kalkma şansını da Pazar sabahı kullan. (Bir yandan yanıp sönen Çinli arkadaşım neden iki dakika susmuyorsun, akşam olmadı mı hala oralarda?)

Pazar sabahı Kanlıca’ya gittik. Kanlıca deyince akla gelen sahildeki yoğurt yenen yerin kapalısına geçip denize nazır camekânın yanına kurulduk. Bana kalorifer yanı düştü, ılık radyatöre elimi uzatım. Hava soğuk ve sıkıntılı bir pus, kahvenin içi de sigara dumanı içindeydi. Üç ayrı gazete okumaya başladık ve okudukça değiştirdik. Menemenler tuzsuz, gazeteler tatsızdı, saat bire doğru afyonumuzun patlamasıyla muhabbete girebildik.

Hayat cilveler içinde ilerlerken senin yapacağın cilveler kifayetsiz kalıyor bazen. Bakacağın kahve falları, dalıp gideceğin deniz, çözdüğün bulmacalar, garsona el sallamaların, soğuk Boğaz sularında dalıp çıkan karabatak, geçen kocaman tanker, soğuk taş merdivenlerden girilen beyaz steril müzeler, soğuk taş merdivenlerden girilen loş sıcak fuayeler. Bereli ve atkılı insanlar, Pazar günü kepenkleri kapalı esnaf, battaniyesine gömülmüş Harika Pazar seyreden ama o kadar da harika bir Pazar geçirmeyen kalabalıklar. Hayatın cilveleri yanında seninkiler sadece
gülünç kontra ataklar. Ondan birbirimize sarılıp üçerli beşerli ilerliyoruz. Hep ondan. Mart ayları en sarılmalık aylar.

Arabayla ilerlerken Kuleli’nin önünde balık tutanlar… Deniz kıpırtılı ve huysuz, inadına misinaları birbirine doluyor. ‘Dağıtırım buraları’ der gibi deniz, kimse tınmıyor, yosun çekmeye, dolanan misinaları çözmeye devam. Bugün balık havası değil. Alışveriş merkezleri kalabalıktır şimdi. Avuç avuç insan taşır aşağı yukarı yürüyen merdivenler. Oturacak yer bulmak için ayakta dikilir, aval aval bakınırsın, için bunalır bir yandan. Hangi nakaratı söylesen az çok bellidir hafta sonunun sözleri… Alışveriş merkezlerinde ‘şunlar kalkıyor galiba’ dersin, kahvaltıda ‘demlik söyleyelim’, evde ‘ beyazları yıkıyorum senin kirlin var mı?’ …

Eve dönünce bir saat uyudum sarı battaniyeye sarılıp. Hava buz gibiydi ve bahçedeki otlar üşüyordu rüzgârdan. Anneannemin telefonuyla uyandım, hoş beş, şekerli sohbet, akşam olmuş. Bahara akıyor şimdi zaman, bir şeylerin tekrar yeşerdiği, tohum tomurcuk zamana. Ve hayat bu aralar hep cilveli…

Petit poisson: Pazartesi sabahı sendromundan alınmış dizeler dinlediniz, şimdi gündelik hayat…

6 yorum:

Adsız dedi ki...

merhaba,
blogunu yeni kesfettim, cok hos gercekten.
Yorumlardan anladıgıma gore yazı kursunu soranlardan sıkılmıssın.
Ama herhangi bir bilgi vermemissin kursla ilgili.
Adresini ya da telefonunu isteyecektim ben ama
cevap vermeme hakkını da kullanabilirsin :)
henüz yazma asamasina pek gecemesem de ben de
bir yazı tutkunuyum. cevabını bekliyorum. (reyhanozturk@yahoo.com)

B5 dedi ki...

Harika, bu sefer de Anadolu yakasina götürdün beni..
Hepsi tek tek gözümde canlandi... Türkiye´de gibi.
Selamlar,

Adsız dedi ki...

Ah Margot ah...birbirini takip eden monoton günleri tüketen ben, güncesi imnerek okuyorun...
Uzun zamandan beri yoktum...Satırlarına kaldığım yerden devam.
Sevgilerle...

Tijen dedi ki...

Kızkardeş iyi misin?

Margot dedi ki...

Reyhan Selam,
Maillerini daha sık kontrol et, bazen benden beklenmeyecek bir hızla cevap yazabiliyorum. Margot'dur adım, belli olmaz sağım solum :) Sevgiler!

Selamlar B5,
Buralara bugün bahar geldi. Dalları bastı kiraz havalardayız nerdeyse. Vakit bulsam da daha çok anlatsam. Yeterince yazamıyorum buraya vicdan azapları içerisindeyim.

Sevgili Cemali,
Hoşgeldin. Bir koşturmacalara daldık ki sorma, sen nasılsın iyi misin?
Sevgiler bizden.

Kızkadeş,
İyiyim, hoşum çok şükür. Sen nasılsın? Öyle güzel resimler ve kelimeler varki senin mutfağında son zamanlarda zırt pırt senin sayfadayım. Ama bir türlü iki satırı yanyana getirip not bırakamadım. Koşuşturuyorum, kurs hocam çok disiplinli, işler başımdan aştı, ah bir vakit açıcı olsa, döküversem şu tıkanık zamanlara ahh! :)

ece arar dedi ki...

bir pazar sıkıntısı çöktü üzerime şimdiden...