Salı, Aralık 25, 2007

deniz kabuğu

Değişiyorum. Ve sanki buna inanıyorum…

Eskiden de böyle olurdu. Değişmek istediğimde, yeni biri olmayı hayal ettiğimde, o hayaller köpüren dalgalar gibi içimde kabarır dururdu. Kabaran dalgalarla ben de bir heyecana kapılırdım hemen. Kendime verdiğim sözler, kabaran dalgalarla beraber, eteklerime dolanırdı. Onları suyun içinden deniz kabukları gibi toplar, pırıl pırıl, el değmemiş, denizden gelen inanılmaz bir hediyenin avucumda olmasının heyecanını duyar gibi, başköşeye koyar, seyre dalardım. Geldikleri ilk günün pırıltısı, heyecanı maalesef ertesi güne kalmazdı. Baş tacı ettiğim, beni değiştirecek, yeni biri yapacak fikirler, denizden çıkınca kuruyan, matlaşan, boz bir renk alan deniz kabukları gibiydi. Üzerinden biraz zaman geçince kaldırıldıkları raflarda o pırıltılı renkleri solar, geldikleri gün getirdikleri heyecan ve umut birden yerini beceriksizliğe, basiretsizliğe, umutsuzluğa bırakırdı. Oysa eteğime vurduklarında ne pırıl pırıl, ne umut doluydular. Yepyeni biri olacaktım, deniz tuzundan kurumuş derim soyulacaktı, yerine pembe, pamuk gibi bir ten gelecekti. Yeni ben umudu da deniz kabuklarıyla birlikte solan giden düşler gibiydi. Geldikleri yerin umudunu, düştükleri atmosferin yakıcılığı kavuruyor, boş vermişlikle bırakıldıkları yerde unutulup gitmek belki de ağırlarına gidiyordu.

İçimdeki raflarda bu yaşıma kadar solup kalan nice deniz kabuğu biriktirdim. Hepsinin keskin kabukları vicdanımı yırtar. Onları saklandıkları yerden çıkarmaya ondan cesaretsizim. Ama bu seferki dalga boyumu aşıyor ve eteğime dolananlar yine, yeniden nabzımı yükseltiyor, eğilip almamak için kendimi zor tutuyorum. Kendime söz verdim artık elime, kalbime dolanan her umudun geldiği yere döneceğim yüzümü. Belki bu sefer farklı olur, belki de onları hayatıma çekmekle sadece öldürdüm. Belki de yüzmeyi öğrenip onların yanına gitmeliyim artık.

Değişiyorum. Artık farklı düşünüyorum ve sanki buna inanıyorum…

Sertleşmiş derimle, avucumu suya daldırdım. Deniz kabukları suyun içinde ıslak ve pırıltılı duruyorlar. Öyle güzel şekilli, öyle kendi gibiler ki. Onlardan biri olmak istiyorum.

12 yorum:

müzi dedi ki...

o deniz kabuklarinin guzelligini gorebiliyorsan, senin de guzelligindendir bu bence. guzelligi gorebilenlerin guzel olduklarini dusunurum ben. degisim de, hem guzel, hem de kacinilmaz. buyuyup de ayni kalmak mumkun mu? her dogan gunden yeni bir sey ogrenirken, ayni kalmak, degismemek icin diretmek mumkun mu? degisim... cok heyecan verici:)
sevgiyle,

Tijen dedi ki...

KUlaklarım her akşam çın çın.
Yoksa sen?
Her akşam makarna yapmıyorsun değil mi????

redrabbit dedi ki...

Ben ne yapıyorum biliyor musun?Kocaman silindir cam vazolara dolduruyorum topladığım deniz kabuklarını..Sonra vazonun üstüne yazıyorum:bu kabuklar şu tarihler arasında şuralarda toplandı..Bu tatile/seyahate şunlar tanık oldu şunlar şunlar yaşandı şu şu kararlar alındı vs...Karşımda dizli hepsi şu anda..Düşünce ve duygularım çoğunlukla değişse de onları yaşadığımı yaptığımı ve düşündüğümü bilmek bile gülümsetiyor bazen yaramazca..Bir de kabukları 6 ayda bir sirkeli suyla dolu bir leğende biraz bekletirsen pırıl pırıl oluyorlar ama denizin içinde ya da kıyısındaki gibi görünmüyorlar bir daha asla..

reality dedi ki...

margot gecenin şu saatinde açmaz
olaydım sayfanı.güzel ifadeler,ben
de bazen o deniz kabuklarınıdüşümde
canlandırırım.Düzensiz ve istikrarsız bir hareketlilik üzerinde sabitleşmiş,anlık sağkalma
çabalarından beslenen o kıpırtılık,
kentlinin zihninde dolu dolu yaşamayı temsil eder.Uygarlığın kıyısında kalan ve gündelik ihtiyaçların basıncı altında kendi kendini belirleme gücünden yoksun
bırakılanların ruhsuzluğu,aynı anda
hem çekici hem de azap verici bir
ruhsuzluk;uygarlığın ruhun utanmayı
öğrettiği tuzukurular için bir ruh fantazması haline gelir.Onun sadece
yitip gitmişlere yönelebilen o ne
pahasına olursa olsun kurtarma arzusunun sahnesidir.Sonunda ruhun
kendisi de ruhsuzun kurtulma özlemidir.Burjuvanın safdillik nostaljisinin kısır döngüsüdür bu.Bir kahin margot;iki yıkımdan birini seç demiştir bize..
ya elinde öldür,ya da yerinde...
bir daha tövbe gece siteni açmaycam..hep damar..anonim abi

dgül dedi ki...

Sevgili Margot, ben de her türlü hayal tasarımı yapabiliyorken, iş değişime/yeniliğe gelince geri geri kaçıverenlerdenim ne yazık ki...Kafamın içinde bir yerlerde gizlenen "akıllı" mantık abim, hep durduruverir beni tam kımıldayacakken. Dediğin gibi, yıllar geçi-geçiverdikçe birikiyor da birikiyor bu tasarım eskizleri, biriktikçe daha da yavaşlatıyor senin kımıldanışlarını...
Hep diyorum ben de; "Bırak su bildiği yoldan aksın" diye, ama ne mümkün söz geçirmek kendime. Bazen dostlarımı tembihliyorum, beni engelleyin/dinlemeyin/hatta fırsat vermeyin "hayır" dersem diye... Senin eteğindeki/yüreciğindeki deniz kabuklarının ışıltıları buralara kadar geliyor, ne olur soldurma renklerini olur mu?...

Margot dedi ki...

Sevgili Müzi,
Değişmemek mümkün aslında. Değişmemek için direten hatta inat eden insanlar biliyorum. Halbuki azıcık değişseler ne rahat edecekler :)

Makarna Kardeşim,
Yok daha neler! :) Makarnayı çok az yapıyorum. Yamyam yemeklerden gayet memnun :) Her akşam düzenli yemek pişirmek ahçılığımı geliştiriyor, hoşuma gidiyor bu!
Ben makarna yapmasam da senin kulaklarını hep çınlatıyorum kızkardeş ;)

Sevgili Redrabbit,
Yok görünmezler. İlk tatilimizde aldıklarım sanki kirece bulanmış gibi soluklar şu anda. Sirkeli su tavsiyeni uygulayacağım eve gidince. Bol deniz kabuğu görmek istiyorsak, deniz kenarında yaşamaktan, denize dalmaktan başka çare yok işte...

Anonim Abi,
Sen sabahları gel bana sabah kahvesine. Sabah içilen kahve sohbeti koyultur. Falına baksam da kahin değilim, içim dışım bir sadece :)

Sefgili Dgül,
Aklındakileri çıkarıp başının ucuna koyacağına, kendini sal bakalım şöyle bir aklının içinde gezinsin. Bu sene değişik bir dilek tutmuş olalım Margotto'da. Listeler yapmayalım diyorum ondan işte.

Mesela kendi kendimize bir söz verelim içimizden. Onu kimseye söylemeyelim, boynumuza astığımız bir kolyeyi kazak içinde taşıyıp gizlemek gibi gizleyelim, sakınalım onu. Sonra o bizim sıcaklığımızla birleşsin, öyle bizden olsun ki, sözümüz bizim, hayatımızın bir parçası olsun. Yapabilir miyiz bunu?

Benim sözlerim kaç gündür boynumda asılı, her gün renkleri koyuluyor.

Adsız dedi ki...

Bu yazın şu ana kadar okuduklarım arasında (ki hepsini okudum!! ) en güzellerinden biri olmuş. iÇTENLİKLE TEBRİK EDERİM

Cansu

Margot dedi ki...

Sevgili Cansu,
Okuduğunuzu ve sevdiğinizi duymak beni çok mutlu ediyor. Paylaşmış hissediyorum kendimi.
Çok teşekkür ederim.

Butterfly dedi ki...

Cok sevdım bu yazıyı, cok hem de, denız kabuklarının anlamı vardır yasamımda ama bu yazı bana kabugun ardında goremedıgım bır baska seyı daha gosterdı. Sızı tebrık etmek ıstedım, herkes bu hayatı yasıyor ama gercekten herkes dıllendıremıyor. Sevgıler

Margot dedi ki...

Sevgili Butterfly,
Hoşgeldin! Yüreklendiren yorumun için de çok teşekkür ederim.
Sevgiler benden sana.

kekvekahve dedi ki...

Sevgili margot,

Blogunu tam da şu an tıkladım ilk defa ve ilk olarak da bu yazını okudum bilinçli bir tercih olmadan.

Değişmek yeni yepyeni bir kimliğe bürünmek ve hayata bir de o gözlerle bakmak hissi zaman zaman beni de yoklar. Benzer hissi, güçlü iafedeler ile kaleme aldığın yazında zevkle okudum. Bu okuduğum ilk yazındı ve sanırım artık takipçin olacağım.

kekvekahve

Margot dedi ki...

Sevgili Kek ve Kahve,
İnternet yokluğundan ancak cevap verebiliyorum. Belki de haberin olmayacak bunca zaman sonra cevap verdiğimden bile... Ama olsun. Cevabım bende kalmasın :)
Yazıdan keyif alman beni çok sevindirdi, umarım yine uğrarsın.
Sefgiler!