Çarşamba, Ağustos 01, 2007

Durmak, gitmek ve bulutlar üzerine düşünceler...


Biraz yazı yazmak iyi gelir diye düşündü. Çok uzun zaman sonra gibi gelen bir zaman aralığından atlamış da sanki bacakları hala titrer gibiydi. Hızlı hızlı nefes aldığı zamanlar geride kaldı yazmaya başladığında, yeniden yavaş, uzun ve derin nefesler almaya başladı. Yazmaya başlamak bir kere bir uçurumdan atlamış da, tekrar düzlüğe çıkmış gibi nefeslerinin de düzene girmesiydi. Kelimelerin düzene girmesiyle, nefesi sakinleşti. Nefesinin sakinleşmesiyle beraber etraftaki buğulu cam berraklaşmaya başladı. Artık sanki cam yok gibiydi, yavaşça yürümeye devam etti. Yani yazmaya…

Ağustos ayının ilk günüydü. İsmi Çarşamba’ydı. Pırıl pırıl sarı bir lira gibi duruyordu haftanın ortasında, kıymetli günlerden biriydi. Tatil hissiyle ofiste aheste çalışıyordu herkes. Kafasındaki yumuşak, sessiz gün hayalinin orasına burasına batan, tiz bir kız sesini duymazdan geldiğinde her şey gayet kıvamındaydı, kulak memesi yumuşaklığında bir gündü bugün.

Havada ilerleyen beyazlı grili bulutlar, yağmur tereddüdü taşıyordu. Belki ondandır yağmurlu günler ağlamaklı insanlar gibi biraz sessiz ama huzurludurlar. İçleri doludur çok ama yine de yumuşak ve çekingen ilerlerler gökyüzünde. Adeta süzülürler. İnsanlar da öyledir, bazıları süzülür. Ne zaman bulutlara baksam onların acayip şekillerini insanlara benzetmem belki de bundandır. Süzülen zayıf, şişman, bazen huzur dolu akça pakça bazen grileşmiş ağlamaklı insanlar…

Bir de bulutların o her şeyin üzerinden, her şeyden çok uzak ve kendi hallerinde, şehre ve pisliğine, sıkılgan huzursuzluğuna, karmaşık ve sıkışıklığına bulaşmadan, değmeden, ilişmeden çok yüksekten ve çok aheste geçişlerine hayranım. Aşağıda olan bitenleri detayıyla değil, o her şeyi romantik gösterecek geniş açıyla görmelerine imrenirim. Uçaktan baktığınızda da öyle görünür şehir, bulut mesafesinden. Yeşil yerler ağaçlar, kırmızı çatılar evler, mavi koskoca su birikintileri göller demek olur. Hiçbir karmaşa görmezsin o mesafeden, hayatın uzağında, gerçekten üzerinde, yukarılarda bir yerlerdesindir. Ondan bulutlar denince aklıma hemen Heidi’nin jeneriğinde onun yüzükoyun bir buluta yatmış, aşağıya bakması gelir. Uçan bir bulutun üzerinden dağları aşan Heidi, dünyayı çok yukardan, çok uzaktan gören bir kız gibidir. Ben de yazı yazarken havalandığımı, her şeye uzaktan ve yüksekten baktığımı hayal ederim. Uzaklaşmak bu anlamda bana hep güzel gelir, bundandır gitmeli, gelmeli, süzülmeli her fiil bana durmaktan çok daha albenili gelir. Gezi kitaplarına bayılırım, gezen insanların hayatlarına imrenirim, gezdiğim, gittiğim, yola çıktığım günleri hayale dalar giderim. Duruyor bile olsam kafamda hep bir yerlere giderim.

Motosiklet Günlükleri kitabını okurken de bunun gibi hislerle arkadaş bir sürü şey anlatan cümleler geçti gözlerimin önünden. Aklımdakilerle tanıdık kelimelerle karşılaşınca sevinip, gülümsedim. Uzun zamandır yazamamanın yanında bir de okuyamama hali vuku bulmuştu, okumaya ve yazmaya başladıktan sonra, yine yola çıkmışım gibi hissettim. Kafam yine bir yerlere gitmeye başlamıştı nihayet ve parmaklarım arkasından koşuyordu kafamdakilerin. Uzun yaz rehavetlerine kapılmak nedense hep bana durmak, düşünmek gibi gelir. Çok lüzumlu, çok elzem şeyler elbette. Ama ben durdukça gitmeyi düşünmeye başlarım, bulutlara bakarım durdukça. Ve gitmeyi düşünmeye başlarım. Ne acayip çelişkidir bu, gitmek aklımıza gelmesin diye bizi koşturup duruyorlar hayatta. Belki de biz gitmek aklımıza gelecek diye kitabın kapağındaki gibi yere uzanıp bulutlara bakmaya korkuyoruz. Biliyoruz ki ne zaman dursak, aklımıza gitmek gelecek…

Not: Motorsiklet Günlükleri’nde Che’nin sevgilisine geri döneceğine inanması için hediye ettiği köpeğin ismi Geridön’dür. Acaba geri dön İspanyolcada nasıl denir bilen var mı? Okurken köpeğin ismini çok merak ettim de.

11 yorum:

Melmoth dedi ki...

gitme fikri veya daha somut bicimiyle seyahat, dusunsel olmadiktan sonra ilgimi cekmiyor. kendimi seyahate hazirliyorum ama tam yola cikacakken, beni istedigim yere goturecek olan araca binmisken hevesim de geciveriyor. tipki yakin arkadaslarimla gecirecegim bir aksam yemegi fikri beni sonsuz heyecanlandirirken, yemek esnasinda ayni heyecani duyamayisim gibi. sanirim benim icin esas olan hissedebilmek, gözümle gördügüm her sey biraz eksik ve kusurlu.

Adsız dedi ki...

"Vuelto" diyor baktigim sözlük ama ?

Adsız dedi ki...

BOLİVYALI KÜÇÜK ASKER

Doğru yolu tutmaya bak
Bolivyalı küçük asker
kolay bir yol değil bu
kolay değil,düzgün değil
kolay değil,düzgün değil
Bolivyalı küçük asker
kolay değil,düzgün değil.

Şunu öğrenmen gerek
Bolivyalı küçük asker
kardeş dediğin vurulmaz
kardeşini vurmaz insan
kardeşini vurmaz insan
Bolivyalı küçük asker
kardeşini vurmaz insan.

(şiirin son 2 mısrası)
NICOLAS GUILLEN

Bir Derin Masalı dedi ki...

SEvgili Margot cuğum gitmek eyleminin benim için de önemi çok büyüktür. Ama bizim gibi gitmeyi sevenler sanırım tek bir yerle yetinemezler. Gittikleri her yerden tekrar gitmek isterler. Ve bence "gitmek" insanoğlunun bilinen en eski dürtüsü, kalp sancıları yaşatan en yaban ağrıdır. Gitme özlemi...Ah ah....Nerelere gitmek istiyorum bir bilsen. Küçüklüğümde şöyle bir hayalim vardı: Bir karavanda yaşamak ve hep seyahat etmek. Her ülkede ufak işler bulur çalışır oradan sıkılınca başka yere giderim diye hayal ederdim. Ama büyüyünce bunun bu kadar kolay olmadığını hepimiz öğrendik tabi...Yine de istediğimiz şekillerde ve sıklıkta gidemesek de bunu düşsel ve düşünsel olarak yaşayıp tadını çıkarmakta güzel... ÇÜNKÜ BAZEN BİRŞEYİ YAPABİLECEĞİNİ BİLMEK, YAPMAKTAN DAHA FAZLA MUTLULUK VERİR İNSANA... Öpüyorum... Güzel yazın için teşekkürler...

Bir Derin Masalı dedi ki...

Bu arada ben taşındım. Yeni blog adresimi eski blogumdan öğrenebilrsin... :)

elektra dedi ki...

margotto, gittim hummalı bir şekilde aradım. bir yerde ' comeback' için, Che'nin köpeğinin adı yazıyordu, bunu buldum. ama che, ingilizce bir isim koyar mıydı diye de düşündüm. ne bileyim? bulamadım başka bir şey:)

tatil bitti mi?

Adsız dedi ki...

merhaba margotto,
bence;durmakta gerek,gitmekte.ama
bulutlara tırmanıp aşşağıya bakmak,
onu tam bilemedim işte.

severim ilkbaharı,yazı,sonbaharı;
çünkü benim de bir motosikletim var.tek sermayem...

biliyormusun motosikletler kadın
gibidir.kusura bakma ama daha vefa-
lıdırlar.yola çıkmasam da kışın;
ara sıra çalıştırıp dinlerim
sesini,psikolojisini.

genelde uzun yol gidicisiyim. ama
yaşlandıkça artıyor molalar,bir iki
gün konaklamalar falan...

üstündeyken motorumun,öyle bir bütünleşiriz ki onunla;hani dedim ya bir kadınla bütünleşir gibi...
gözüm yoldadır,kulağım hep onun
güzel gürültülü dişi sesindedir.
ve o aynı ritmle söyledikçe şarkı-
larını herşey yolundadır demektir.
ama cazgır,dırdır bir kadın sesi
verdiğinde;bütün hazzım,keyfim
kaçıverir.o zaman işte,ruhu okşanmak ister bir kadın gibi...
ya yağı dibe vurmak üzeredir,ya da
bir iki contası gevşemiştir.

bakım uzun sürmez.hani sizin saat-
lerce ayna karşısında makyaj yapmanıza falan benzemez.beş on
dakika sonra o güzelim asfalt yine
benimdir ve kadınımın...

aşarak yokuşları,ırmakları,gölleri,
yeşil ağaçları ve dağları yaklaşır-
sın hedefe.hele sabahın ilk saatleri ise ve yol boş ise;
anlatılamaz bilmeyene o hız ve haz
duygusu...işte o an beynin en yüksektedir.yaptığın hızla orantılı,hızla her şeyi düşünebilirsin mutlu ve özgürce.
o anda belki de margotto'nun bulut-
larının içinde uçmaktasın delicesine.tabii ki birazdan düşüş
başlayacaktır yavaştan.

yaklaştıkça ödemiş'in kemenler köy-
üne artık hız yapmamalısın,çünkü
''che'' ler tütün mitingi tertip
etmişler ege'nin o güzel köylüleri
ile.işte o zaman biraz mola verir-
sin.sadece seyredersin erdemli insanların,isimsiz kahramanların
kalabalığını.unutmadıysan küçük not defterini,bir kaç şey yazıverirsin eğreti de olsa...

sonra çaylar,biralar içilir dostlarla.misafirperverdir o yörenin insanı.yatacak bir döşek,
gözleme ve ayran...sıcak muabbetin
en güzelini,aydınlık bakan umut çocukların hepsini orada bulursun.

ertesi sabah yüreğinin bir kısmını
orada bırakarak vedalaşırsın dost-
larınla;iyi şanslar ve daha aydınlık günler dileyerek...

ömür biter yollar bitmez misali,sürersin motorunu akhisar
tren istasyonuna ve germencik yollarına;ve de başka yönlere.
kucaklayabilmek amacı ile orada ki
dostlarıda...

işte böyle margotto.dur ama git.
e mi ?
Anonim abi

Margot dedi ki...

Oturup bir güzel cevaplar yazmıştım ama bu blogger abuzittinlik edip hepsini sildi! Şimdi sil baştan o zaman,

Melmoth,
Haklısın, hayallerin hep gerçeğe kıyasla daha bir tatlı, insanı daha uzun oyalayan huzurlu bir mutluluğu oluyor. Mesela gelecek bir anı ya da tarihi bekliyorsun diyelim, onu bir süre böyle akide şekeri gibi çevirip duruyorsun zihninde, güzelim renkleri yanıp sönüyor, mis gibi tadı yayılıyor beynine.. Mutlu oluyorsun o anlarda, belki de nihayet o tarih ya da an geldiğinden yaşayacağın mutluluktan daha mutlu... Kim bilebilir. Hep güzel yolculuk hayalleri kurman ve çıktığın yolların da hayallerini aratmaması dileğiyle diyeyim ancak...

İsimsiz,
Vuelto... Vueltoooooo, vueltooo! Tam olarak ismi bu muydu acaba? Böyle mi çağırıyorlardı? Belki bu kelimeyi esas alıp bir daha arayabiliriz. Teşekkürler bakındığın için!

Aynı ya da başka bir isimsiz,
Teşekkür ederim şiir için.

Handeciğim,
Ben teşekkür ederim yorumların için. Ben durduğum yerde gidiyorum işte bazen. Aklım gidiyor! Bir fikir geliyor mesela durduk yerde, haydaaa! Peşinden gidiyorum ben de. Ama gerçekte gitmelere, gezmelere ben de doyamam, anneme çekmişim bu konuda. Gittikçe gidesim gelir. Ben de seni öperim giderayak! Haa bir de yeni adresin hayırlı uğurlu olsun ;)

Elektra'cım,
İngilizce koymamıştır ya sanmam. Comeback comeback! Yok olmadı :)
Biz de köpek almak istiyoruz, adını geridön koymayacağım orası kesin de. Neden taktım ben bu köpeğin ismine onu bilmiyorum! :)
Tatilden döndüm mü? Yok hiç gitmedimki tatile ben, buralardaydım. Yalnız yazamıyordum, kafam dolmuş bir de zamanım. Sonra bir baktım kitap okurken, durup bir şeyler yazmışım, dayanamadım yine! Ağustos sonunda doğru gidiyorum ama, Eylül'de geri döneceğim :)

Merhaba Anonim Abi
Güzel gezini paylaştığın için teşekkür ederim. Demek motosikletler kadınlardan vefalı öyle mi? Sen bu kitabı okumadın galiba. Kaç kere yolda kalıyorlar, kaza geçiriyorlar!! Sonunda yarı yolda bırakıyor zavallıları, seyahatin yarısı motosikletsiz geçiyor :)
Şaka bir yana motosiklet çok severiz biz, çok da özeniyoruz, sevgilimle alıcaz bir tane inşallah. Ama senin bu yazdıklarından sonra acaba alsak mı diye tekrar mı düşünsem? Söz de verdik bir kere artık almadan olmaz :)

Zen ve motosiklet bakım sanatı diye bir kitap var, okumadıysan onu da çok hararetle öneririm.

Timur dedi ki...

yazının girişinden belliydi güzel olacağı ...
harikaydı Margot

bazen uzaktan bakabilmeli herşeye
gereksiz detaylar yormamalı bizi

sevgiler ...

Margot dedi ki...

Timur,

Yüreklendirici yorumlar okumak bana kesinlikle moral veriyor, sağolasın. Şimdi biraz da dinlenmeye ihtiyacım var ki, içimden kelime çekecek kuvvetim olsun :)

Sevgiler!

Adsız dedi ki...

Kendimi, dudağımda artık iyice açılmış olan bir gülücükle yakaladığımda "kulak memesi yumuşaklığında bir gündü bugün"ü okuyormuşum...