Salı, Nisan 10, 2007

Yeşil bir bitkiyim ofis çöllerinde!

Sıcaktan bayılmak üzereyim ve karnım zil çalıyor. Devamlı su içmeye çalışıyorum, bahar yorgunluğunun üzerine su serpmek iyi gelir diyorlar. Su serptikçe bünye kendine gelir mi acaba? Bilmiyorum. Canım şöyle kocaman bir bardak, şemsiyeli, renkli bir meşrubat istiyor, sahilde bir bar sandalyesinde oturayım ve mümkünse etraftan dımçıkı çık çık ritminde bir şeyler çalsın. Hayallere dalıyorum zira dalacak başka deniz bırakmadılar, ofis çöllerinde.

İçimdeki deli tüketici kadınceğiz uyandı bu arada baharla. Hayır, bu kadın neden kışın hiç uyanmıyor da bahar gelince cin gibi olup, gidip gelip her vitrinin camına yapışıyor anlamıyorum. Allahtan bu senenin modası bana göre değil de her gördüğünü istemiyor. Ama ayakkabı ve çanta gördüğü an işler sarpa sarıyor. Hepsini alsın istiyor o bale pabuçlarının, hepsini alsın, her rengini, kırmızısını, lamesini, morunu ve dahi pembesini! Zor zapt ediyorum, çok zor… Sezon fiyatına ayakkabı mı alınır? Delirmiş bu kadın, deli tüketici kadın, olanları giysene, aç gözlü ayakkabı budalası! Sezon sonu alırsın bir tane ve hayır kaç tane taksit yaptıkları ile ilgilenmiyorum! Ve sensin yalancı!

Bugün yazlıkları çıkarmaya karar verdim, aslında bu zorlu operasyon için çok bitap düşmüş bir haldeyim… Çok işim var hem. Çok işim var ve o yazlık işine girersem hiç çıkamayabilirim. Ama alışveriş yapmama engel olmalıyım, olan ayakkabılara bakıp, bu da var işte, e bu da var demeliyim ve onları o kadının kafasına çarpmalıyım. Yüzsüz, kırmızı ayakkabın olmasa ne olur sanki? Şımarıksın, bunca işin arasında sürekli ayakkabı hayal ediyorsun. Aynı zamanda da delisin. Kaçık bir kadınsın sen kesinlikle ve seni dinlemeyeceğim. Tüketim bir çılgınlıktır. Bu oyuna gelmeyeceğim canımın içi, al işte bu ayakkabıları giyersin ne güzel. Hayır, bunların burnu sivriyse ne olmuş? Of sen hangi çekmecede yaşıyorum demiştin? Fırlamayın efendim bir daha ve bir çift ayakkabı meselesi değil bu işte, almayacağım! Sinsi sinsi güldüğünle kalırsın işte öyle!

Buralar çok sıcak, inanamazsınız felaket. İstanbul’un tropik iklim kuşağını yaşayan bir ofisin köşesindeki yeşil kıyafetli bitki de benim. Devamlı su içiyorum, ona rağmen açım kırk beş dereceyi anca buluyor. Günlerden Salı. Çok avareyim. Yazım bile avare işte, ayakkabılardan falan bahsediyorum. İstiyor işte insan, mühim bir şey düşünmeden öyle deli tüketici teyzenin koluna girip, ayakkabıların birini giyip birini çıkarsın, gölgede naneli limonatalar içsin, magazin eklerini falan karıştırsın. Canı tembellik de çekiyor insanın, ev çekiyor, bahçe çekiyor, boğazda çay içmek çekiyor, okulu kırmak gibi her gün işi kırsam? İşe diye çıksam evden bütün gün deli teyzeyle beraber, İstanbul kazan biz kepçe gezsek. Adalar vapuruna binsek, elimiz kolumuz dolmuş eve dönsek ve bas bas bağırsak öyle güzel şeyler aldık ki! Tuhafiyeci açıp her gün sinek avlamak vardı, yedi aylık çocuk için badi var mı diye soran kadınceğizlerin kırk yılda bir uğradığı bir yer mesela. Plastik yelpazeler sallamak vardı balkonda, geçen çocuklara bakkaldan gazoz alsın diye bağırmak. İçim yandı burada ve bakkala telefon açsam tek gazoz için hayatta göndermez kimseyi.

10 yorum:

Adsız dedi ki...

:)

Melmoth dedi ki...

bir zaman arayisi ( gecmis zamanin icindeki hatiralarla dolu ) degil mi aslinda tum bu istekler, onlari verebilecek birisini taniyorum: Marcel Proust.

Adsız dedi ki...

Margot senin bu bahar yazilarin kahrediyor beni, dun kar yagiyordu burada ve hala anoraklar icindeyiz, yapma lutfen bize de aci...
Bu ayakkabi ve canta konusunda iki teorim var: YA bu bir sekilde disi genlerde var, VEYA okulda filan derste okutuluyor. Yoksa tum kadinlarda bu bagimlilik olur mu anlamiyorum, mutlaka akla yatkin bir nedeni olmali bunun.

celerone dedi ki...

Margot gülüm,

O yedi aylık çocuk için badi isteyen kadın da ne münasebetsiz bir anda geldi değil mi?

Serin sular, ferahlıklar dilerim sana.

ece arar dedi ki...

giyip bütün o babetleri, benim de yürüyesim var sokak sokak... karşılaşırız belki bir köşe başında:)

Margot dedi ki...

*Tebessüm etmenize sevindim mz kardeş,

* Melmoth,
Evet haklısın yazdıklarıma hep biraz eski çocukluk zamanı görüntüleri karışıyor. Ama seviyorum böyle olmasını, o zamanlar güzel zamanlardı.

*Return2,
Sizin de anorakları atacağınız zaman yakındır. Sahi ne zaman geliyor oralara bahar? Bugün İstanbul'da bahar yağmurları var, çayır çimen bir güzel yıkanıyor. Ben yağmuru pek sevmem ama hoşuma gitti bugün yağan, dün çok sıcaktı onun arkasından iyi oldu ferahlamak.
Ayakkabı sevmeyen kadın bilmiyorum ben,kanımızda var! Benimki hala makul ölçülerde ama biliyorsun ayakkabılara odalar ayıran hanımlar da var :)

*Celerone gülüm,
Bazen öyle bir tuhafiyeci hayal ediyorum ben. Bebek hırkaları ören kadınceğizlerin gelip mavi ördek şeklinde plastik düğmeler falan beğendiği. Kurdele ölçüp kesmek geliyor içimden, tuhafiyeciler kafamda hep sevimli bir yerdeler ne garip...
Sana da ferahlıklar, bak yağmur yağıyor, güzel bir akşam olacak bugün, hem de serin.

*Merhaba Ece,
Karşılaşırız umarım bir gün, bir kahve molası verip birbirimize aldıklarımızı gösteririz. Nerede ne ucuz, sen bana sor ;)

Bir Derin Masalı dedi ki...

Sevgili Margotto, bence kadınlar içlerindeki kırılganlığı ve nezaketi aktarabilmek için diğer eşyalara göre daha zarif olan ayakkabıları seçiyorlar.İfade biçimi yani... Sen yine de arada sırada şımart kendini. Kendini şımartmaktan korkarsan eğer sevdiklerini de şımartamazsın. Herkes gibi içindeki çocukta şımarmak istiyor işte... Öptüm. Kendine iyi bak:)

Adsız dedi ki...

Ayakkabı ve baharın kışla yaz arasındaki sıkışmış hissine dair bir hikayem var..İstanbula şimdi 1,5 ama o zamanlar 3 saat uzaklıktaki bir kentte yaşan bir kız olan ben güne harika başlamıştım.Çünkü yeni spor ayakkabılarımı giyecektim okula giderken..harika!!harika!!Ama annem giyme bak yağmur yağıyor dedi..Nisandı..Banane giyecem dedim.Ağladım..İyi giy dedi..Giydim ve okula doğru koşmaya başladım..Ahmak ıslatan yağmur nedeniyle gıcır ayakkabıların bir kaydı,bir düştüm..Dizlerim kanadı ama bir de ne göreyim,ayakkabımın burnu yırtılmış..Korkunçu benim için..Daha okula gidip arkadaşlarıma hava bile atamamıştım..Bunu hatırladım işte..

Margot dedi ki...

Merhaba Hande,
Makul miktarlarda şımartıyor ve şımarıyorum zaten. Alacağım bir kırmızı bale pabucu zaten, benden kıymetli mi canım? :)

Merhaba Gözde,
İçine oturmuştur. Annelerin dediği de hep olur değil mi? Özellikle sözünü dinlemediğiniz zaman!

Adsız dedi ki...

"deli tüketici kadın, olanları giysene, aç gözlü ayakkabı budalası!"

nerden bildin margot? benim o kadin iste. ama almadim gecen ay ayakkabi gercekten. tamam, dun o begendigim terlikleri yerinden alip kucuk numaralarin arasina sakladim ama almadim. henuz.