Salı, Şubat 13, 2007

Lady Chatterley'in Sevgilisi

Güneşli bir gün bugün. Kırmızı ojelerle kendimi sevindirmeye, topuklu ayakkabıların üzerinde cambaz gibi yürümeye çalışarak kendimce bir evcilik oynuyorum gün içinde.

Kafam nasıl düşünmeye alışmışsa yine öyle düşünüyor kendince. Zaman kendi yatağında kıvrıla kıvrıla akan bir nehir gibi ilerliyor, akşamüzeri denen pembeli mavili saatler yaklaşıyor.

Yarın sevgililer günü denen günü kutlamayı planlayan arkadaşları bugünden sardı bir telaş. Kızlar ne giyeceklerini düşünüyorlar, hediyelerin yetişip yetişmeyeceği endişesi almış yürümüş, kimlere çiçek geleceği konusu ofisin en popüler dedikodusu olmuş bile. Ve yarın birbirleriyle kalplerle donatılmış kırmızı güller ve pelüş ayılarla hediyeleşebilmek için çırpınıyor sevgilicikler. Ama biz oldurulan günleri sevmiyoruz. Bir yere itilmek gibi geliyor bu, yahu dur bir itme be kardeşim, ben kırmızı gül ve kalp sevmiyorum diyorum anlamıyor musun?

Neyse seven buyursun binsin aşk gemisine, biz sahilde durmayı yeğliyoruz, kalabalık basıyor bizi, hep beraber, maile, all together ! Olmuyor işte yapamıyoruz!

Şu aralar yeni bir kitaba daha başladım: Lady Chatterley’in Sevgilisi. D.H Lawrence amcanın bu kitabını almamın sebeplerinden biri arka kapağındaki paragrafın beni çarpacak güzellikte olması:

‘ Bu kuru söz kalabalığı, sana dokunamadığım için. Seni kollarıma alıp uyuyabilseydim, bunca mürekkep şişede de durabilirdi. Birlikteyken gene erdemli kalabilirdik. Ama bir süre ayrı olmamız gerekiyor, gerçekte böylesi de daha iyi. Ah kesinlikle güvenebilsek geleceğe…
Ama benliklerimizin büyük kesimi bir arada, bir süre bekleyerek, en kısa bir zamanda buluşmak üzere birbirimize doğru yol alıyoruz. John Thomas, Lady Jane’e iyi geceler diler, biraz boynu bükük ama gönlü umut dolu.’

Bu kitabı okurken garip bir öğleden sonra huzuru hissediyorum nedense, ya da eskiden kafama çok fazla soru ve sorun daha ilişmemişken okuduğum romanların o tenha sakinliği gibi bir şey bekli de. Kasabada geçen bir roman okumak mı lazımmış acaba bana, o uçsuz bucaksız çimenliklerde geçen bir şeyler?

Ben her şeyi tarif ediyorum son zamanlarda da dilim bir aşka varmıyor, ondandır sanırım hazır Lawrence amca anlatmışken, rahat bir köşe yastığına gömülüp bir Jane Austen romanı ya da ne bileyim bir İrlandalı Kız gibi uzak ama güzel masallar dinleyesim var. Romanın sonunu bilmiyorum ama başı bana böyle şeyler hissettiriyor. Porselen çay takımları gibi bir şeyler…


Lady Margot hepinize iyi okumalar diler, içi aşk ve gönlü umut dolu.

13 yorum:

skoer dedi ki...

Zaten hep yitik aşkların hikayesi yazılır.

TheDreamer dedi ki...

Sevgililer günü..Bütün bir yıl boyunca önemsenmeden unutulmuş, kırılmış kalplerin tamiri...mi acaba..Sevgi ile kalın..

Adsız dedi ki...

cok guzel yaziyorsun

Adsız dedi ki...

Sevgililer günü...
Bence sevgiler bir güne sığmaz...
Ben de hiç telaş yok...
Sevgilimde yok..
Bak karşımda satırlar...
İşte benim sevgilim "satırlar."
....

Tijen dedi ki...

ooo leydi margot...
hürmetler efendim.
hürmetler.
leydi olmayan makarna kardeşiniz.

postfiyaka dedi ki...

Uzun zamandır yazmıyordum be Margot belki fırsat olmamıştı belki canım sıkkındı belki de başka birşeyler vardı bende anlamadım bu süreci. Her neyse özlediğim belli olacak kadar uzun uzun yazacağım,en azından öyle başlıyorum:)

Ofisteki sevgililer gunu dedikodularının çıkış sebeplerinden biri olarak yaşanan hayal kırıklıkları bende gülme isteği uyandırdı açıkçası. Sadistmiyim acaba?
Ama bunun daha da komiği evet ofise sevgilimiz çiçek göndermedi ama akşam verecek diyen kızlar dı belki de:) Komik bir sevgililer günüydü yani dahası gereksiz bir sevgililer günüydü.

P.S :Kırmızı ojelerin çok yakışıyor sana(yamyam duymasın:)

Margot dedi ki...

Merhaba,
Yorumlarınıza cevap yazamadığım için kusuruma bakmayın komşular. Zira günlerdir yatak döşek yatıyorum, bünyem her öksürükle ciğerlerim sanki yerinden sökülecek gibi sarsılırken canım çok sıkıldı. Ama neyseki artık iyiyim. Bugün midemi alt üst eden atibiyotiğin son drajesini de içip normal hayata devam edeceğim inşallah. Hepinize sevgiler, selamlar. Yakında görüşmek üzere...
Margot

celerone dedi ki...

Margotum komşum,

Geçmiş olsun. Bak iddialaşıyorsun sen hastalıkla ama bırak biraz da o mutlu hissetsin kendini, dinleniver ne olur?

Selamlar,

Adsız dedi ki...

ben de grip oluyorum galiba yaaa

Sibel dedi ki...

Buket Uzuner de yeni roman yazmış Margot gördün mü? "İstanbullular" hem de adı. Ne güzel di mi? Pek sevindim, aldım hemen, köşe yastığıma gömülüp okuyorum akşamları şimdilerde.. Bitirmeden yorum yapmayacağım ama:)
öptüm seni!

Margot dedi ki...

Celerone'um,
Dinlendim dinlendim. Yendi beni şerefsiz hastalık! Yattım tamı tamına 4 gün. 5.gün kalkıp Polis filmine gittim, insan gündelik hayatı bile özlüyor. Ne fena şeymiş hastalanmak! Neyse şimdi arasıra öksürsem de iyiceyim. Öperim komşum.

İşitme Kaybı,
Kendine dikkat et, salgın var. C vitaminini eksik etmemek lazım.

Sibel'ciğim,
Şimdi senden duyuyorum. Buket Uzuner'i özellikle lise zamanlarında arka arkaya okurdum. Bütün kitaplarını ( o zamana kadar çıkan) okumuştum. Sonra Kumral Ada Mavi Tuna'yı okudum galiba en son. Sen kitabını bitir de yorumlarını bekliyorum o zaman :)
Ben de seni öperim!

Adsız dedi ki...

İki kitap var anı dolabımda. Üniversitedeydim, beni alıp götürmüştü. Şimdi yazarlarını hatırlamıyorum. Belki bir yerlerde eline geçer ve okuma şansın olur. Birincisinin adı "Türkü Söylüyor Otlar" ikincisinin adı da "Yasımı tutacaksın". Apayrı iki konu, ikisi de derin mi derin...

Keşke yazarlarını da hatırlayabilseydim. Kitapları yıllar önce hain bir arkadaş ödünç aldı ve getirmedi malesef. Ama bulursam alacağım anı dolabımda durduğu gibi kitaplığımda da dursun diye...

Özledik, görüşemedik. Bir akşam çıkıp gelseniz ne hoş bir sürpriz olurdu...

Margot dedi ki...

Sevgili Witch,

Özledik, görüşemedik. Bahane değil gerçekten koşturmalar içindeyiz. Çıkıp gelmek hep aklımızda ve ilk fırsatta çıkıp geleceğiz söz.

Dediğin kitapları not ediyorum hemen, elimdekileri bitirmek kısmet olunca hemen onlara başlarım.

Çok öpüyorum, çok kucaklıyorum seni...