Salı, Kasım 14, 2006

Kapsayan kümeler, çantalar, çekmeceler…

13 Kasım pazartesi. Biraz sıkıntılar içindeyim. Ama fazla değil işte, biraz sıkıntılar. Bunda yağmurun yağmadan önce pazartesiyi kapkara bir yer yapmasının, sonra gri nemli bir bulutun pazartesinin tam üzerine nişan alıp patır patır damlalar yağdırmasının da payı var. Ya da saçlarımın ip ip olmasının, bacaklarımın uyuşmasının, üç kova çayın içimi baymasına rağmen beni uyandıramamasının da olabilir. Ben tam da bunları düşünürken, Cuma günü bir hatıra olarak duruyor pencerenin önünde açık kalmış şemsiyede. Kaldığımız yerden devam ediyoruz efektini güçlendirmek için o köşede duruyor sanki…


Hayat bir şeylerin birleşiminden,bir şeylerin hissiyatı da o birleşimden doğuyor galiba. Bu cümleciğimizi açmak gerekirse-ki kendisi dolanmış bir yün yumağı gibi durmaktadır su gibi akacak yazının burasında-şöyle örneklenebilir; taşıdığım bol cepli kot çantası annemin plaj çantası aslında ama ben onu bugün ve belki başka diğer günler kışın ihtiyaç olan şey bolluğunun kapsayan kümesi olarak kullanıyorum. İçinde Roma tatilinden yün bir şapka, anneannemin gönderdiği birkaç adet top kek, bir adet Çokoprens, çıkarıp çıkarıp yazdığım ve hatta bu yazıyı da yazmakta olduğum defter, mevsimlerden kış olduğunu ve üşüttüğümü hatırlatan bir minik mandalina, rüya tatili anlatan, hatırlatan bir adet kapsama küme fotoğraf DVD’si, Ikea’da görülen ve âşık olunan bir koltuğun ebatlarının yazılı olduğu samandan bir adet kâğıt parçası, bozuk paralar, kırıntılar, kalemler ve benim hakkımda daha bir sürü şey. Bugünlerde içimde taşıdığım şeyleri çantama bakarak anlayabilirsiniz. Size içimi dökmek istersem çantamı bir masaya boşaltmam yeter. Eğer iyi bir hayat ajanıysanız anlarsınız. Hayatımın küçük bir alt kümesidir çantam. Minik ipuçları taşırım kolumun altında. Hayatımın, ömür umutlarımın ipuçlarını onda saklarım. Gidilen filmlerin biletleri, içilen kahvelerin fişleri ve daha niceleri. Anahtarlığa o anı takıp geçmişi geleceğe nasıl bir anda sürüklersek, şimdiyi de birkaç güne yayıp kolumuza takar gezeriz. Unutmaman için, sadece aklında bulunsun diye değiştirdiğin çantaların dibinde hep biraz ipucu kalır. Yenmemiş bir gofret, eski bir alışveriş listesi, o gün aklına takılıp yazdığın bir cümlecik, boş bir ağrı kesici kutusu gibi. Şeylerin ve çöplerinin sende bir batık gemi hissi çağrıştırdığı aklına gelir. Gelir bilirim ama gelmesin.

Hepimiz küçük bir evreniz. Belki yörüngesinde duran, gezinen, belki yörüngesinden çıkmış, sarhoş gezegenleriz. Kapsayan küme hayatlarımızda dönüp duran bir topaçtan ibaretiz. Hayatına uzaydan keşif amacıyla girebilecek astronotların toplaması gereken parçaları aslında çantasında taşıyan gezegen benim. Şu anda soğuk algınlığımı simgeleyen bir mandalina, anneannemi simgeleyen çocuk yemekleri, annemi simgeleyen bir çanta, evimi simgeleyen anahtarlıklar, kudretimi, acımı, aşkımı, hayatımı ve kelamımı taşıyan bir alt evren olan bir defter, içime, çantama, DVD’lere, ceplere ve evrenlere sığmayan bir aşk ve kendimce daha bir sürü şey içeriyor, bazen bütün bunlardan bağımsız içerliyor, pazartesi gününe kendi evrenimde kaldığım yerden devam ediyorum.

14 yorum:

hera dedi ki...

sayfanı da yazını da çok sevdim komşuu

celerone dedi ki...

Ne güzel ferah ferah olmuş Margot. Hayırlı olsun, çantalar keyifle dolsun.

Sevgiler,

Asuman Unsal dedi ki...

burası harika olmuş. Ferahlamış, sakin ve huzurlu masalların gibi olsun hayat; istiyor yani insan...

Adsız dedi ki...

Çantanın içinde çok mutluyum ve orada olduğum için çok şanslıyım bitanem. Bu arada anneannenin top keklerden birini yedim , helal et.

cizel dedi ki...

bu yazıyı okuyupta yorum yazmadan geçmek istemedim. Sanki böle sanırsam galiba öyleki; çok gerçeksi masalsı ve içten...

Margot dedi ki...

Hera'cım komşum,
Sevmene çok sevindim, hep beklerim, çaya da beklerim. Hatta gel kurabiye yapıyım ben, oturup Volver'i konuşalım seninle. Ne filmdi ama di mi komşu? Pek güzeldi, çok güzeldi!!
Celerone'cuğum,
Ben de ferah ferah olsun istedim. Beğenmeniz pek hoşuma gitti. Keyifler hepimize :)
Sevgili Derin iz,
Burası sakin ve huzurlu, beyaz badanalı bir yer olsun. Oturalım sohbetimizi edelim, eteğimizdeki taşları dökelim. Her zaman beklerim :)
Yamyam'ım sevgilim,
Afiyet olsun, sen çikolatalı püsküütlerden severdin ama? :)
Sevgili Cizel,
Hoşgeldin. Nasıl bilmiyorum ama olduğu gibi işte, tanıştığımıza sevindim;)

misir dedi ki...

margott,

sen birisine fena benziyosun ama henuz bulamadım :)

Adsız dedi ki...

slm margot;
sana tesadüfler zincirinin bir halkasında rastladım..o kadar geniş ki şu blog dünyası..ama biranda içim ısındı sana..:)yazıların çok güzel ayrıntılı olarak okuyacağım arşivini de..
bende bir çanta manyağı olarak yazdıklarına katılıyorum..çantalarımın diplerinde geçmişe dair bişeyler kalıyor herzmn..zaman geçtiğinde rastladığımda bazen canımı acıtıyor yada gülümsetiyorlar beni...
anılar,hatıralar,çantalar ve kızlar...:)
sevgiyle kal...

Adsız dedi ki...

şimdi erkekler de çanta kullanıyor, ben hanımlara imrensem de, anahtar, cep telefonu, sigara paketi, bozuk para, cep telefonu taşımak nasıl kötü bir angarya gelse de bana inatla çanta taşımıyorum.
ama belki de iyi böyle sizin gibi çantama bakarak beni anlayamazlar, çünkü yok:)

Margot dedi ki...

Mısırım,
Şimdi ben de merak ettim bak! :)
Nuran Hoşgeldin,
Dünya küçük, blog dünyası daha da küçük. Hiç ummadığım arkadaşlarla seneler sonra karşılaştığım oldu. Buraları sevmene ben de sevindim, e beklerim o zaman :)
Sepia,
Biliyosun artık hanım kızlarımızın çoğu minicik çantalarla geziyor bir süredir. Onlar da pek tahlile müsait olmuyor:) Ben de o modaya uyayım dedim, ama içine ne kitap sığıyor bu meretlerin ne defter! Elimiz mebur döndük yine canciğer çuval çantalara :)

Adsız dedi ki...

merak ettim sizi sevgili margot..nerelerdesiniz??

Margot dedi ki...

Geldim, geldim!
Bu aralar işler güçler girdi araya, ama geldim hemen işte :)

Adsız dedi ki...

Yazılarının arası açılınca bende arşivlere dalıyorum. İyikide öyle yapıyorum her zaman mutlu oluyorum huzurla doluyorum.. Senin sayende keşfettiğim Figaro's da yemek yiyiyoruz bazen. Sık sık yeşilköye geliyoruz dolaşmaya. İnsanın içini huzur kaplıyor orada nasıl bir sakinlik anlatamam. Her geldiğimde Margoooot diye sesleniyorum. Belki seni görürüm diye insanların yüzlerine bakıyorum dik dik. Bir gün rahatsız olan biri bir güzel pataklayacak beni :P işte o zaman gelir kurtarırsın dimi??

Margot dedi ki...

Sevgili Panduf,
Ben bu hayata yetişemiyorum :( Yani blogda düzenli yazı olması için hayatımdan bir sürü şeyi kırpıp kırpıp atmam gerekiyor, bir türlü elim varıp da yapamıyorum.
Çok arası açık, çok da mahsun bırakmaya kıyamıyorum. Eh işte bir yol buldum ordan gidiyorum :)

Yeşilköy ne kadar huzurlu bir yer değil mi? Ben ne zamandır oralarda dolaşmıyorum. Sanki son zamanlarda biraz bozuldu gibi geliyor bana, daha bir kalabalık daha bir misafirli gibi... Figaro'cuları da çok özledim bak. Benden Hüseyin'e selam söyle, Margot kim bilmez o ama olsun :) Aslında biri de gelip pardon siz Margot musunuz demedi, Azra Akın dediler de Margot demediler! Bu da içimde bir yaradır. Arşivime dökmek kısmetmiş !! :))

Dönüp okur selamımı alırsın inşallah, öperim yanacıklarından Panduf!