Perşembe, Haziran 22, 2006

Margotto; Kalpten Kalbe Nakliyat…

Haziranın son günlerini idrak etmeye hazırlandığımız zamanlar da geldi çattı işte. Ben yaz hissine iyiden iyiye alıştım artık. Bir kere düzayak bir mevsim. Terliği şıpıdık, ıhlamuru kokulu, dondurması kaymak, denizi şıkırtılı, rakısı buz, meyvesi sebzesi bol, kendisi de öğle vakitlerinde bulaşmazsan güler yüzlü efendiden bir şey. Ben de kendimce yazın koluna giriverdim işte, ne de olsa sıcakkanlı mevsim!

Son günlerde üzerime bir her şey iyi olacak hissi gelmesin mi? Gelsin. Ben de aldım bu hissi-şalı nereye gitsem savurup duruyorum. Hatta bu hissi Karagöz perdesi gibi alıp arkasına saklandım. Ondandır işte sırf havadan, sudan, çakıl taşlarından, bulut kümelerinden, tavuk kümeslerinden, peynir çeşitlerinden, seramik çaydanlıklardan, yeni çıkan dergilerden, kalemliklerden, kırtasiyelerden, puantiye modasından falan bahsetmek istiyorum. İçimde karşı gelinmez bir gündelik hayat aşkı var, neden böyle oldum bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum, enayi miyim kurcalayayım?

Gündelik hayatı sevdiğim zaman, çok tel tel kadayıf bir halim oluyor. Çay alıcak mısın? Anlatmaya başlayayım mı? Ben de öyle düşünmüştüm.

Efendim sabah kalkınca ilk kertede şöyle bir uykumu almışlık hissiyle, çıplak ayakları kaç kere yorgana dolarım yarışmasına girişiyorum. Perdeyi aralayıp yan bahçedeki ağaca ne haber ağaç? Diyorum ve çıplak ayak mutfağa giriyorum. Buzluğu açıyorum ve donmuş simitimi tost makinesinin, kendimi ne giysem deliliğinin kollarına bırakıyorum. Yatağın üzerine oturmuş günün en zor problemini çözüyorum. Bunun üzerine bu, e ayakkabı? Yok terlik. Ceket? Genellikle nerdeyse on beş dakika bunu düşünürüm ben, neden niçin bilmiyorum, akşamdan düşünüp yatmışlığım yok. Sabah kalktınız, gördünüz gün ışığını, ne giyeceksiniz? Bunu! Hahaytt daha uyanamadınız herhalde, o ofis için biraz fazla fildişi sahili kalmıyor mu? Bunu o zaman! Komik oluyorsun. Peki, o zaman şununla şunu. Ehh, iç güveysinden hallice şekerim. Sana sinirlenmiyorum minik Neslihan Yargıcı, yani sen de benim bir huyumsun. Senin yüzünden genellikle simitimi yakıyorum bunu biliyor muydun? Nedense buna hiç sinirlenmiyorum. Bak şimdi geldi aklıma üç simitten ikisini yanık yiyorum ben ve sinirlenmiyorum! Ah Neslihan senin yüzünden simidimin rengi kömür döpiyeslerine dönüyor. Çocukluğumdan beri beni dolabın önünde mum ediyorsun. Gıkımı çıkarmıyorum, acaba hayatımın kaçta kaçını dolap önünde geçiriyorumdur? Dolabın iç kapağında fesli onbir tane adamın resmi var. Kendileri tarihteki ilk Galatasaray futbol takımı! Çok yakışıklı çocuklar. Senelerdir tam kadro dolabımı beklerler, canlarım benim. Bir de Garfield karikatürüm var onların çaprazında. Garfield suratsız bir şekilde pencereden bakıyor. Sahibi kılkuyruk sırıtarak geliyor ve Dışarıda ne kadar güzel bir hava var değil mi Garfield? Diyor. Son karede Garfield koca bir güneş gözlüğü ve aynı surat ifadesiyle camdan bakıyor.

Kılkuyruğun hevesini cebe sıkıştırmış atıyorum kendimi sokağa. Ağaç gölgelerinden yürüyorum, bakkalın önünden geçiyorum, sonra kasalarını sokağın ortasına kadar çıkarmış çiçekçinin petunyalarına bakıyorum. Komşuya çıkar gibi ofise geliyorum.

Ofisten arttırdığım zamanlar asıl günlük hayat olduğu için ben de en bir hasından seviyorum bu zamanları. Dergileri yığıp, saatlerce gömülüyorum. Fincanlarca yasemin çayıyla mide yıkıyorum. Çiçek dikiyorum. Eve bir de adsl geldi ey komşu! Ben artık defteri alıp bahçeye çıkıyorum! Kirpi abi ortalıkta dolanıyor, henüz yazlığa gitmemiş komşulardan çatal bıçak sesleri geliyor, enginarın altını kısıyorum. Çilek ayıklıyorum. Annem domatesli pilavın üzerine tülbent koyuyor demlensin diye. Aslanağızlarına bakıyorum, içimden dedemle yine caminin bahçesine gidiyoruz, Burnukara ismini taktığım kedinin yavrularına bakmaya. Aslanağızlarına bakıyorum, birinin yanaklarını sıkıyorum, pat diye açıveriyor ağzını. Dedemin elinden tutuyorum. Bütün çiçekler ailemden birilerini hatırlatır bana. Aslanağızları dedemi, petunyalar dayımı, sardunyalar anneannemi, güller annemi. Roka salatası yapıyorum. Kavun kesiyorum sanki kuşlar yiyecek minik minik. Akşam çökerken bahçe ışığı yanıyor otomatik. Her akşam aklıma bir fikir gelmiş gibi yanıyor bu ampul süprizlik. Her seferinde boş bulunuyorum. Çatal bıçakları çıkarıyoruz, komşularınkine cevap veriyor tıngırtılarımız. Bu akşam televizyonda neler var anne? Aman sezon sonu, bitti bütün dizilerim. Hımm, Aksak da Mavi’yi kaçırdı hain. Dondurma yemeğe gideriz biz de annem?.. E, iyi madem.

15 yorum:

NoktasizvirguL dedi ki...

[emrah modunda]Benim de mutlu yaz tatili başlangıçlarım değil mi abla... Olcak dimi... Doğruyu söyleyin doktor bey...

:)
Mutluluklar efem... Aslan ağızlarının altını b
r de benim için sıkında güzel güzel açsınlar ağızlarını :)

Adsız dedi ki...

çok güzel anlatmışsın, yazıyı okurken sanki yaptığın herşey gözümün önüne geldi. sen de çiçeklerden papatya ol.

Oya Kayacan dedi ki...

Ne güzel bir gün, değil mi Margot?

Margot dedi ki...

Noktasız Virgül Kardeş,
Sağolasın, size daha mutlularını dilerim :)
Espi,
Olayım barim seni mi kırıcam :)
Oya'cığım,
Arada piyangodan çıkıyor :)

Nes london-ist dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Nes london-ist dedi ki...

ne giyecegine karar verememek gibi gundelik hayat mutsuzlukları dilerim en beteri bu olsun diye hayatında,bense dolap kapısına stil sahibi kıyafet fotoları yapıstırıyorum ki fikir versin,vakit kaybettirmesin bana diye.Ha zor sorunlarım icin cozumum yok,cozum-foto da yok.

Margot dedi ki...

Nes'cim, bak o da iyi fikirmiş, benim diğer kapakta da hayatta işe yarayacak 40 kural diye bir şey var. Zamanında yapıştırmışım, bakmıyorum bile:)
Zor sorunlarının bile en kısa zamanda çözülmesini dilerim, sen çözemesen de zaman çözüyor onları. Bazen senden bile iyi çözüyor inan.
Herşey gönlüne göre olsun inşallah.

Adsız dedi ki...

yanik yeme margot; kanserojen... :(

terskose dedi ki...

Margoot evini basarız böyle anlatma :(

Margot dedi ki...

Sevgili İsimsiz,
Sağol beni düşündüğün için, kazıyorum bıçakla o kara yerlerini. Yememek lazım aslında haklısın.
Sevgili Damn,
Evimi basmayın, komşular ev basmaz, çok ayıp :) Oturmaya gelin siz, önceden haberli :)

z dedi ki...

Kaçırmış da olabilirim ama, kirpinin adını koyalım artık, şöyle yaşını almış bi komşu da kulağına ezanı okusun ne dersiniz margot?
Bunun sünnet vakti gelicek ilerde, isminin baş harfinden künyeler, zincirler.. Diğ mi ama efenim?

Burcuk dedi ki...

Sevgili Margot,

Sabah sabah agzim kulaklarima vardi yazini okuyunca, keyiflendim bariz:) Ellerine saglik:)

Hep boyle gundelik hayat neseleri olur umarim:)

Bir de bu hirsiz-polisin 16. bolumu koymuslar net.e en son, sonrasini koymamislar, cok kizdim! en heycanli yerinde kalakaldim bilg basinda puff:/

pek guzel haftasonlariiiiii:)

Adsız dedi ki...

aslanağzı vardı eskiden bizim bahçede öyle sıkardım yanlarından
bir de şu sabahları ne giyecem olayım var ki bazen işe geç bırakıyor beni.
Sevgileer

Margot dedi ki...

Sevgili F.F,
Efenim kirpi abimiz ağır takıldığından, kedilere bahçeye giriş çıkışı yasakladığından kendisine Kirpittin ismi yakışır diyorum bilmem siz ne dersiniz :)
Sevgili Burcuk,
Hoşgeldin. Sağolasın, sana da bol neşeli günler dilerim ben :)
Sevgili Zeya ,
Sen de hoşgeldin. Ben hep geç kalıyorum zaten :)
Sevgiler benden.

Su dedi ki...

ne guzel soylemissin her cicek ailede birini hatirlatiyor diye! daha dun seraya gittigimizde elimin gittigi butun cicekler bana aileden birini hatirlatti.. Sardunyalar annem, afrika menekseleri buyukteyzem, siklamenler anneannem mesela...

Size gelip cay icesim, bahcede oturasim geldi simdi.