Cuma, Mayıs 12, 2006

Aylardan Mayıs, Bir Oğlumuz Oldu!

İstanbul’un havaları hep böyle. Umut veren ama sonra kendisinden günlerce haber alınamayan vefasız bir sevgili gibi güvenilmez. Bir gün açtığında havalar da düzeliyor galiba diye umutlanmaya meyilli olduğumuz mevsimdeyiz. Aşılmaz bir güzel havalar beklentisi yakamızdan paçamızdan akıyor artık. Hâlbuki İstanbul havalarının bizim beklentilerimizi hiç taktığı yok. O yine yapacağını yapıyor ama sıkılıp, çekip gitmeyelim diye sırf bizi elinde tutmak için arada bir güneşi açıp öyle asıveriyor tepeye… Boğazda güneş yapıveriyor arada, erguvanları pembe pembe açtırıveriyor, asmaları sardırıyor tam çardaklık, biz de hemen kanıveriyoruz bahar aşkıyla gayet garibanca. Sonra haydi yine al sana soğuk esen rüzgâr. Biz aptal âşık. Öyle işte, âşık maşuk yuvarlanıp gidiyoruz, günler geçiyor.

Günler gelip geçerken, kuşlar gibi uçarken bugün Ece Temelkuran yine öyle güzel bir yazı yazmış ki, ben bu fanilik konusunda ne yazsam boş konuşmuş olacağından o topa hiç girmiyorum. Biz ‘tebrikler verilen süreyi harika değerlendirdiniz doğrusu’ odaklı yaşayıp giderken, bugün aramıza bir bebek daha katıldı. Dilek’in bir oğlu oldu. Ben de kendisiyle tanışmadan önce ona bir mektup yazdım;

Sevgili Tan,

Şu an beni tanımıyorsun. Ben senin Margot Teyzenim. Ama sen dillendiğin zaman bana kısaca Margot diyebilirsin. Teyze birden kulağıma irkiltici geldi, bu fikre henüz hazır değilim galiba.

Öncelikle doğum günün kutlu olsun bebeğim. Aramıza hoş geldin. Umarım buraları seversin, hayat da seni sever, sana biraz olsun torpil geçer. Sürpriz yapar, göz kırpar. Hayat biraz şeydir çocuğum, yani ne yapacağı belli olmaz, ama sen yine de sıkı durursan, hizaya gelir. Neyse sen daha çok bebeksin bu bahsi kapatalım şimdilik. Bunları sana neden yazdığıma gelelim.

Bu şey dediğim hayat bebeğim, aslında en çok kafa karıştırıcıdır. Bizim de kafamızı çok karıştırmışlığı vardır. O yüzden biz kıdemli misafirler olarak hep keşke demişizdir. Keşke doğduğumuz gün elimize varlık sebebimiz yazılı haydi olmadı, yolumuz yazılı bir kâğıt verseydiler. Manayı kaybettikçe o kâğıdı cebimizden çıkarıp, heh doğru yaaa! Deseydik. Ama maalesef o kadar kolaycacık olmuyor her şey. Aşağıda yazdıklarım sana bu vaadi hâşâ vermez ama belki işine yarar bir gün. İşine bile yaramasa, doğduğun gün sana yazılmış bir mektubun olsun istedim…

Hayatın çok ciddi bir tip olduğunu bilmeni isterim. Bunu aklında tutarsan arada yaptığı şakalara gülüp geçebilirsin. Ama kendisini fazla hafife alırsan da attığı bir tokatta feleğini şaşırabilirsin. İçimden şu anda bütün bunların boş olduğunu anlamak için önce her şeyi ciddiye alman gerekir yazılı bir muska yazıp zıbınına iğnelemek geliyor ama olsun ilerde inşallah bunları okursun demekle yetinip o kadar ileri gitmeyeceğim.

Tan’cığım, büyüyüp koca adam olunca, ben kimim, bu dünyaya niye geldim? Nedir benim sebebim gibi sorular sorabilirsin. Biz de sorduk vaktiyle. Çok şükür. Umarım bu sorular başına üşüşmeden sen daha parmak kadarken kim olduğunu bilirsin. Bu en kolayıdır çünkü. Yani içgüdüleriyle kendilerini suya atan ördek yavruları gibi bilirsin bunu inşallah. Bu senin için en içten dileğim. Ama olmadıysa da eğer, kafanı bozma e mi? Zira aradığında bulunmayacak bir şey değil. Senin için ikinci dileğim bunu arayacak kadar cesaretli olabilmendir. Umarım kendine has, şahsına münhasır biri olursun, hiçbir klişe seni bağlamaz, sınırlamaz. Gitmek istediğinde içinde seni yola koyacak gücü bulursun. Yola çıkma gücünü hiç kaybetmezsin. Erkek adam şunu yapmaz bunu etmez gibi laflara gülüp geçersin. Kendini kimsenin yaptığı bir kutuya koymazsın. Kendi kayığını kendin yaparsın. Kadınların dilinden anlarsın, onlar konuşunca dinlersin. Onlar ağlayınca sarılırsın. Umarım kadınları seven, onların zekâsına saygı duyan bir erkek olursun. Güzel, güçlü, kafası çalışan ve başı omuzları üzerinde yükselen biri olursan ve buna önce sen ikna olursan senden keyiflisi olmaz bu dünyada. Keyifleri görmeni ve keyif çatacak zamanları asla kendinden esirgememeni dilerim.
Kayığınla bugün açıldığın yolculukta sana başarıdan ziyade kendinden memnuniyet dilerim.
Kendinden memnunsan senden başarmışı yoktur zaten.

Eminim şahane bir evlat olacaksın. Ben de seni çok seveceğim. Sen de Margot Teyzem bitanedir diyeceksin! Ben yaşlandığım zaman kapımı çalıp Margocum bir şey lazım mıydı diye soracaksın. İnşallah benim de bir tane senin gibi oğlum olacak. Siz de annenle ben gibi can ciğer kuzu sarması olacaksınız. Ama bugün itibarı ile benim hastaneye gidip annenin elini tutmam ve sana ne haber Tan! Diye gülmem gerekiyor.

İyi ki geldin Tan, hoş geldin, sefalar getirdin.

Margot Teyzen.

13 yorum:

Nes london-ist dedi ki...

Tan'a not: küçük bebek ne şanslısın ki kafası çalışan bir Margot teyzen olucak hayatında,sen büyüyüp de ondan fikir alma yaşına gelince o daha bir bilge teyze haline bile dönüşecek.

Adsız dedi ki...

nes london'a katılıyorum. şu dünyada hayatının anlamını çözmeye çalışan, hatta hayatın bir anlamı olduğunun farkına varan kaç insan var?

mono dedi ki...

süper bişi teyze olmak, ben olmadım teyze ama yenge oldum 5 gün önce, o miniği kucağına almak gibi bi duygu yok. büyümeden iyice doymak lazım kokusuna, bakışına. bol bol fotoğrafını çek teyzesi, kulağının kenarına kırmızı yemişlerinden iliştirip :)

hayal dedi ki...

Evet insanın yeğeni olması gibisi yok, tadından yenmiyor, insanın içi sevgiyle taşıp ısırası geliyor (ama ısırmamakta fayda var, hemen kızarıyorlar)
Tan hoşgelmiş ne iyi etmiş de gelmiş.
Peki bu resimlerdeki bebek o mu?

Murat Artan dedi ki...

ankara da aynı istanbul gibi... ama ben aslen akdenizden kopma olduğum için bu havalar ankara baz alınırsa fena değil, nitekim bir arkadaşım geldiğinde akdeniz taraflarından "hava bugün çok güzel" dedim,bana güldü.
ne zaman sıfır kol giyip şortlarla kaprilerle dolaşacağız iple çekiyorum

vintage biscuit dedi ki...

fotoğraflar süperrrr , ilk nce bi onu söyliiyimmm
sonrada güzel teyzeye bi bebek diliyoruzzz:))
yeğen yenirrr sevmekten .
mucxxx. bol bol öppp

Margot dedi ki...

Nes London, Seçil,
Güzel sözleriniz için çok saolun, bilgelik falan ne haddime :)

Bonafide ve Hayal,
Ben biyolojik olarak hiç teyze olamıycam zira tek çocuğum. Ama canım ciğerim arkadaşımın çocuğuna Margot Teyze olucam, o da benim yeğenim sayılır :) Bu resimlerdeki Tan değil, ziyarete gitmeden bebek resmi koyayım günün anlam ve önemine göre dedim, bu kerataya bayıldım. Konu mankenidir efenim kendisi.

İvriz,
Haklısın, İstanbul'da da hava açsa da ceketsiz hırkasız üşünüyor. Hele güneş görmeyen bir yerdeysen titreniyor.

Vintage,
Daha öpmeye kıyamadım, ama kokladım :) İlerde öperim de.

Adsız dedi ki...

tan a hoşgeldin demek istiyorum. yolu açık olsun. :)

Deniz dedi ki...

Tik tik hemsire,tik tik:)

celerone dedi ki...

aaa margot!Bu kadar mı olur? Baharlık blog ararken ben de bu formatı seçmiş, oldukça uğraşmış, yorumları çalıştırmayı başaramayınca rafa kaldırmıştım. Ne güzel olmuş ferah ferah.
Uğurlu gelsin yeni formatın.

Selamlar,

Margot dedi ki...

Esperanza'cım, Saolasın.
Deniz, Sizi hep böyle görmek isteriz hemşire ;)
Celerone,
Biraz garipsedim dün gece, ama bugün gözüm alışmaya başladı. Senin de beğendiğine sevindim, sağol güzel dileğin için!

Adsız dedi ki...

Tebriklerrrrr , Dilek için süper bi anneler günü hediyesi olmuş...Ben pek bebeklere örnek gösterilecek türden biri değilim bu yüzden ona bi mesaj vermesem daha iyi , sadece aklı erdiğinde hayatla ilgili Bob Marley amcasının nasihatlarını dinlesin ve senin mektubunu da başucundan ayırmasın yeter:)

Adsız dedi ki...

Ah Margot,

sen ne kadar guzelsin. Ne kadar guzelsin. Sansli ve mutlu bir adam olsun TAN. Tebrikler.