Perşembe, Şubat 02, 2006

Sevgili Günlük,

Dün akşam Gilmore Girls seyrediyordum. Daha doğrusu televizyona doğru bakıyordum. Bir yerlerinden kaçırmışım zaten olayları, konuya hiçbir zaman hâkim değilim bu dizide. Sadece anlık diyaloglardan birini yakalarsam- ki bu çoğu zaman kızlardan birinin birine süper laf çarpmasından ibarettir- o lafın bir süre -ki o süre birkaç saniye kadardır- tadını çıkarıyorum diyelim. Yine aynen bu şekilde bakıyorum televizyona, birisi zeki, komik ama aynı anda acıtıcı bir şey söylesin ve ben o birkaç saniye gülümser gibi olayım diye bekliyorum. İşler başka türlü gelişiyor, Lorelai’ın annesi (anneanne olan) babasından başka bir adamla yemeğe çıkacak. (Kocasıyla arası da bir süredir nane molla ama, bak neden dersen onu da bilmiyorum) Çok heyecanlı, ne giysem diye kızını çağırıyor. ( Burada zeki veya komik ama aynı zamanda acıtıcı bir laf pek yok ya da ben kaçırıyorum). Sonra adamla yemeğe çıkıyorlar. Güzel bir mekân, güzel bir sohbet. Ne dediklerini fazla takip edemiyorum ama ortak bir sürü yanları var zira bir cümleyi tamamlayıp duruyorlar. Aynı cümlenin birer ucundan tutan iki insanın konuşması sonuçta nerden baksanız güzel bir şeydir. Adam bir şey diyor kadın gerisini getiriyor, kadın bir şey diyor adam tamamlıyor. Ne kadar güzel, mükemmel ve olması gerektiği gibi işte. Sonunda adamceğiz bunu eve bırakıyor, uzun zamandır bu kadar eğlenmemiş zira. Seni tekrar görmek isterim diyor. Bizimki gülümsüyor. Ben de diyor. İçeri giriyor. Işığı yakıyor, bir an durup sonra bütün gece kendisini tuttuğunu anlamamamıza asla mahal vermeyecek şekilde sarsılarak ağlamaya başlıyor. Sahne kararıyor.

Ofiste çalışan bir kız neşeyle cıvıldıyor telefona ‘How are you feeling today Elena?’ *

Sabah ne haber diyen herkese iyilik diyorum.

Sigortadan arabanın kaskosu için yeni kredi kartı numaramı soruyorlar. Söylüyorum.

Akşam eve geliyorum televizyona bakıyorum öylesine.

İçimde nereye kaçacağını bilemeyen biri var.

* Bugün nasıl hissediyorsun Elena?

3 yorum:

uykusuzadam dedi ki...

So what ?

Karşına güze birşey çıktığında kendini tutmanı gerektirmeyecek kadar genç, sağlıklı ve sadece kendine bağlısın.

Bundan ancak mutlu olunabilir :)

Sibel dedi ki...

Ben ancak "anladım" diyebildim... Anlamış olabilir miyim, bilmeden. Ama öyle hissederek.

Adsız dedi ki...

o kurşun yarası karnından aldığın herzaman açık kalacak, ellerinle kapamaya çalışmak yapabileceğin tek şey; parmaklarının arasından akıp giden kaygan,kırmızı sıvı seni yaşatan.karnına baktın,iki büklümsün.karşında kötü adamlar.kaçmak mı? nereye ?