Pazartesi, Eylül 12, 2005

Sideways

İfadeci insanları seviyorum zira ben de ifadeci bir insanım.
Her ifade aslında bir aktarımdır,
Ve eğer ifadeniz karşı tarafta da bir mana ifade ederse,
İşte bu ifade sanattır.


Sideways filmi üzerine ifade denemeleri :

Bazen insanın bir şeylerin peşine düşesi geliyor, size de öyle oluyor mu? Bazen siz öylece dururken hayatta ihtiyacınız olan şeyler geliyor omzunuza pıt pıt vuruyor, bazılarımızın ödü patlıyor , dönüp bakmaya cesaret edenler bir yana kalkıp peşinden gidenler bile oluyor bu davetsiz misafirlerin.. Kendinizi ararken siz ,bir de bakıyorsunuz , hayat size bir güzellik yapmış, ayaklarınız sizi bir derenin kenarına kadar sürüklemiş, hava ve yol durumu müsait, bak diyorlar size , artık kafanı çevirme, bak buralara kadar gelmişken! Sulardaki aksini görmenin zamanı geldi! Eğer korkmaz da bakarsanız, belki sizin de içinizden yola çıkmak gelir kim bilir?
Film Miles'ın uyanması ile başlar ve başka bir anlamda uyanması (!) ile biter. Nasıl mı? Efendim şöyle :
Miles ve Jack okul sıralarında arkadaş olmuş , kazık kadar adamken de bu biraderliklerini sürdüren iki adamceğizdir. Miles kitabı bir türlü basılamayan başarısız bir yazar, Jack artık reklamlara kadar düşmüş bir eski oyuncudur. Karagöz ile Hacivat misali farklı karakterler olsalar da birbirlerini gözünden anlayan iki arkadaş, Jack'in evlenmeden önceki son bekar haftasında beraber bir yolculuğa çıkarlar. Miles için bu yolculuk şarap , golf ve en yakın arkadaşı ile bir hafta demekken , Jack bu son bekar haftasında terbiyesizlik peşindedir.

İki birader kırmızı, üstü açık bir dört tekerle California yollarına düşerler...

Yolculuk başlar başlamaz Jack de avlanmaya başlar , önce Miles'ın her zaman gittiği restorantta garsonluk yapan Maya'nın Miles'tan etkilendiğini fark edip onunla Miles'ın arasını yapmaya çalışır, daha sonra da şarap tadım turlarında tanıştığı Stephanie ile ilişkiye girer. Tabii Stephanie Jack'in gelecek hafta evleneceğini bilmemektedir, Maya ise Miles'ın kitabının basılacağını sanmaktadır. Olaylar geliştikçe tatlı zamanlar son bulacak, kahramanlar suyun başına kadar gelip hem birbirleri hem kendileri ile yüzyüze geleceklerdir.

Şarap da filmdeki ana karakterlerden biri Miles'ın Pinot'ya olan aşkı, Maya'nın filmin bence en etkileyici sahnelerinden birinde şarap hakkındaki uzun repliği, şarap bağlarının ve mahzenlerinin eşsiz görüntüleri ( 70'ler stilindeki görüntü yönetmenliğinin güzelliği ile), şarap hakkında yapılan espriler şarabın kendisini en az Miles veya Jack kadar filmi yönlendiren ve ona şekil veren bir karakter yapmış.

Miles sürekli depresyonda olan, kendine acımaktan bir türlü vazgeçmeyen bir karakter olarak bir yandan sinirlerinizi bozarken bir yandan duygusallığı, dürüstlüğü ve kırılgan ruhuyla kalbinizi kazanıyor. Jack ise utanmaz adamlığına, şerefsizliğine rağmen sizi güldürüyor. Mıymıntı iyi enerji ile önlenemez ,yıkıcı kötü enerji bir arada birbirlerine çocukça, çocukça olduğu kadar da samimi bir güzellik katıyorlar.

Uzun zamandır seyrettiğim en incelikli ve güzel ;yol, şarap ve dostluk filmi.

6 yorum:

Margot dedi ki...

Cigdemcim,
Sanırım A Walk in the Clouds isimli filmden bahsediyorsun. Keanu Reeves ve Anthony Quinn'in karşılıklı içtikleri sahne de fena değildi :-) Ama dediğin gibi bu başka bir şey... Gündelik, bizlik,samimi bir şey..
İnsanın şarap tüketimini arttırıyor mu ? Kesinlikle!!

YesilErik dedi ki...

Ozellikle de pinot noir tuketimini arttirip merlot tuketimini dusuruyor :) Film burada gosterime girdikten sonra yapilan bir ankete gore pinot noir satislari tavana vurmus. Biz de gidip bir sise almistik filmden sonra :)

Tijen dedi ki...

ben de filmin ilk yarisinda o kadar sıkılmıstım ki zahmet edip 2. cd'yi izlemedim. ardindan dostlarim romanya mi ne mali bir pinot noir hediye ettiler, sirke olmustu, hah dedim, tam filmdeki depresif havaya uydu. belki de depresyonu kaldiramayacagim bir andi, ne bileyim, bana hiç bir zevk vermediydi. bir kaç replik vardi ki elbet hos ama bir kitapta da o replikleri okuyabilirim dedim. neyse iste margocugumi sana merhaba derken neler anlattim bak, oysa kimseye söylemiyciktim.. cik cik!
tiijen (bazen de ticen derler ne hikmetse??)

Margot dedi ki...

Tijencim,
Filmlerden ve kitaplardan alınan haz sanırım biraz da içinde bulunulan hissiyatla ilgili. Ben filmi hiç depresif bulmadım ,tersine çok güldüğüm yerler oldu. Sanırım espri anlayışım biraz garip(!)

yuvakuran dedi ki...

Cok guzel bir yorum !

Margot dedi ki...

Sevgili Yuvakuran,
Çok teşekkür ederim.