Salı, Eylül 13, 2005

Haftasonundan Notlar..


Geçen hafta elemanlarla cuma akşamı dvd gecesi yapalım, Petrek'te buluşup haftasonunun gelişini törenlerle kutlayalım dedik. Bunun için bir gece önceden karton çanta içinde gerekli ekipman hazırlandı : Yeterli miktarda kırmızı şarap, iki adet çoktan seçmeli dvd ve iki çeşit Alaturca cipis. Bu şahane karton çanta bagaja atıldı ve cuma akşamı beklenmeye başlandı. Neyse ki cuma akşamı rötara hacet bırakmadan geldi, elemanlar soldan sağa televizyon karşısında yerlerini aldı. Aşkta Herşey Mümkün isimli ilk film, cemaatte kahkalarla karşılandı, Jack Nicholson'a mı Keanu Reeves'e mi baksak şaşırıldı en sonunda e ikisinin de yeri ayrı şeklinde iç rahatlatıcı bir sonuca varıldı. Pembe Panter'le olayın üzerine gidecekken Kalemiti Ceyn de ikinci rüyasında Jack ve Keanu arasında kaldığını belli etti, Petrek kendisini zorla uyandırıp koltuğa nevresim geçirdi ve Kalemiti'yi aldığı yere bıraktı. Uyumakta olan Kalemiti ters bir tepki göstermedi. Gecenin ilerleyen saatlerinde gizlice vitamin iğnesi yaptırdığından şüphelendiğim Chukie dans etmeye , Japon Halk Tiyatrosundan örnekler vermeye ve mütemadiyen konuşmaya başladı. Ben bunları hangi sırayla yaptı hatırlamıyorum. En son Petreği odasına doğru püskürttüğümü ve kendisinin söz dinlediğini hatırlıyorum, sonra sabah olmuş zaten.

Cumartesi kahvaltıyı nerde yapsak, börek mi yesek ne yapsak derken, aldık soluğu Yeşilköy'de. Canım Yeşilköy. Bir semt seç ordan çıkma deseler (ki ben demişler gibi yapıyorum zaten) Yeşilköy'ü seçerim ve çıkmam. Bir kere küçük, her yer iki adım, bir kere şirin, evler masal evi gibi çoğu ahşap bina ve nasıl olmuşsa öyle nadide nadide duruyor, bir kere herkesi tanıyorum ve bir yerde yürürken insanlara selam verip iki çift laf etmek hoşuma gidiyor, hem denize nazır, hem teknelere bakıp saatlerce oturabiliyorsun ve son kere ben Yeşilköy'ü ilk gördüğüm andan beri seviyorum işte...

En nihayetinde cumartesi börek lafıyla başladı ve yemek yiyelim, yemeyenleri yedirelim mottasıyla devam etti. Haşlanmış mısır, browni, cappucino, bilimum meyve, kısır vs derken sanırım göbeklerimizi tokuşturup, sumocuyum ezelden naraları atmamıza ramak kaldı. Neyse cumartesiyi de kazasız belasız atlattık.
Akabinde yarabbim tatil günleri bitmiyor neş-esi ve sevinci içinde sıra pazara geldi. Ben bu sırada ikizim Chukie ile yapışık ikiz olmamız ihtimali üzerinde durmaya başladım. Önceden tek yumurta ikizi ihtimali üzerinde duruyorduk ki uzun süre uyuyup uyanıp salonda karşılaşınca birden ikinci ihtimal üzerinde durmaya başladım. Neyse işte insan hayatta bir tane ikiz yapmalı sonuçta bir kere efordan tasarruf ediyorsunuz. Boşuna iki saat laf anlatmaya lüzum yok, ben biliyor musun diye bir iki kez sessizliği kırma girişiminde bulunuyorum , biliyorum diyor susuyoruz mesela. Çok pratik ve insan hayatını kolaylaştıran bir müessese vesselam.

Efendim dostlar hatırlayacaktır, son blog'larda İstanbul'un hala ecnebi kaldığımız semtlerine gidecek , bu semtleri de görmüş olarak cehaletimize bir son verecektik. Bu slogandan yola çıkan 'İstanbul'u tanıyalım artık kaç sene oldu yahu! ' adlı ekibimiz, bu hafta sizler için Asya yakasındaydı. Gezimiz Kadıköy Deniz Otobüsleri İskelesi'nde başladı. Kadıköy'e ilk defa gelmiyorduk çok şükür (cehaletin sınırları o kadar geniş değil) ama karaya ayak basar basmaz resimde gördüğünüz sevgili sarı balon bizleri karşıladı ki bunu görmemiştik daha önce. Meğerse bu balon ile yükselip manzaranın keyfine varabiliyor ve bunun karşılığı olarak tam 15 ytl ,öğrenci 10 ytl ödüyormuşuz. E yapalım biz bunu bir gün deyip deftere not düştük. Burdan Kalamış'a ordan da Fenerbahçe Parkı'na uzandık.

Fenerbahçe Parkı maalesef cahillik sınırları içindeydi! Ama iyi ki de gelmişiz, Avrupa yakasını İstanbul bilen ve öyle benimsemiş olan biri olarak Fenerbahçe parkı'nı ve içindeki Cafe Romantika'yı daha önce ziyaret etmediğime hayıflandım. Çok sakin çok huzurlu bir yer. Adalara nazır manzaraya bakarak kaç çay içebiliriz diye bir test yapmak üzereydik fakat burda self servis adettenmiş. E o kadar sıraya her seferinde bir çay için girip beklemek de pek akıl karı olmadığından çay testini başka bir mekanda denemeye karar verdik..

Artık havalar güzel oldukça gidecek bir park ve çay içip gazetelere gömülecek bir iki nokta daha belirledim. Kendimi muzaffer bir komutan gibi hissediyorum!

7 yorum:

Doruk dedi ki...

Daha sık bekleriz efendim, bizim yakaya. Daha nice görülesi yerler var. Kuzguncuk, Çengelköy taraflarına da uzanın mutlaka. Romantika'yı seven oralara bayılır.

Koyubeyaz dedi ki...

Margottocum seni severim bu yuzden kadikoydeki o balona binmemeni tavsiye ederim. Haberleri izledinmi bilmiyorum ama daha gecenlerde o celik tellerin kopmasina ve icindeki insanlarin inca yukseklikten savrulmasina ramak kalmisti. Gelelim Rembetika`ya en cok sevdigim yerlerden biridir. Eger huzur istiyorsan sabah erken dene birde. Muhtesem olur. Ve Burcunun dedigi gibi eger Kadikoy tarafindaysan Kuzguncuk ve Cengelkoye bir el atmalisin tadina doyamayacagindan eminim.

fxwxo : buna zor uydurucam birsey hatta uyduramicam enter

mono dedi ki...

böyle kızkıza fulltime geçen haftasonlarını yazma margo, kıskanıyorum ben, evlendim bitti o günler böhüüü...

Adsız dedi ki...

Pek sevgili Kraliçe The Çariçe Margot eski müfettiş olmak sebebi ilen yazınız hoş bulmakla birlikte tapaj hatalarınıza değinmeden edemeyeceğim izlediğiniz filmin adı hususuna parmak dayamak isterim. Hangi Aşta herşey mümkün yoksam bu Aşkta Herşey Mümkün olmasın ?
Romantika Cafe ki Turing'in güzide işletmelerinden rahmetli Çelik GÜLERSOY'un İstanbul'a kazandırdığı değerlerden olup keyif çıkarılası bir mekandır ama ben size hararetle yine bu kurma bağlı Sultanahmetteki Ayasofya camii arkasında kalan Yeşil Evi öneririm bahçesinde içilecek bir çay ya da en iyisi sade bir Türk kahvesi sizi huzur denizinde küreksiz yüzdürecektir. Öte yandan sözkonusu mekanın müşterileri arasında konaklamak için gelen oldukça ünlü müşterileri vardır Fransız Cumhurbaşkanı François Mitterand, J.Paul Gaultier, Rudolf Nureyev, Larry King, Belçika Prensi ve “Mumya” filminin bayan başrol oyuncusu Rachel Weisz gibi.....

Saygılarımın kablünü istirham ederim efenim

Margot dedi ki...

Sevgili Burcu,
Dediğin yerler aklımda, bir arkadaşım Çengelköy'e taşındı ,oraya gitmek çantada keklik, Kuzguncuk da listenin üst sıralarında.

Koyubeyazcım,
Televizyonla bu aralar pek mesafeliyiz, dvd icat olalı beri ben film seyretmekten pek bakamıyorum, açarsam da varsa yoksa CNBC-E. Gazete okuyoruz da cahilliği ordan kapatıyoruz azıcık. E ben de heves etmiştim şu sarı balona uff :-(

Pınarcım,
Kızkıza sayılmaz pek , öyle dersek ikizim Chukie fena bozulur. Petrek ve Kalemiti Ceyn'le kızkıza oluyoruz ama orda haklısın.

Ufuk Sinel Abi,
Yeşil Eve gidicez Petrek ile , orasını yazdık kenara. Bir de iyi ki bi 'K' harfini unutmuşum, hemen tepki yağdı,ne var öyle hızlı hızlı yazarken parmacık değmemiş işte, insanlık hali. Hoş görünüze sığınırım ve hem düzeltirim bu asrın hatasını :-))

sarkac dedi ki...

fenerbahçe - romantika, benim de tercihimdir. çayı güzeldir. gittiğimde romantika'yı geçip ileride bu yıl açılan deniz kenarı kafeyi tercih ederim. burada adalara bakıp kaç çay içebiliriz yerine martıları da besleyip daha çok çay içebiliriz...

Margot dedi ki...

Sevgili Defne,
Tavsiyen için çok teşekkürler, şu son güzel havalarda yolum oralara düşerse mutlaka uğramaya çalışırım.

Sevgili Sarkaç,
Söylediğin deniz kenarındaki yere gittik ilk önce, fakat o kadar güneş vardı ki sonra Romantika'ya döndük.. Dediğin gibi ikisi de çok güzel.