Pazartesi, Eylül 05, 2005

Bir, İki,Üç Silahşörler Zonguldak'ta!


Haftasonu Petrekcan, Kalemiti Ceyn ve bendeniz Margot Zonguldak'taydık.

Gitmeye karar verdiğimiz zamandan beri neden Zonguldak gibi anlamsız sorularla muhatap olduk. Eşten dosttan kömür gibi çok yaratıcı(!) siparişler aldık ama sonuç olarak bu gökyüzünden leğenle su boşaltılan haftasonunu Zonguldak'ta geçirdik ve çok ama çok eğlendik.

Bir kere gitmeye karar verdiğinizde , nereye gittiğiniz o kadar da fark etmiyor zaten. Gitme hissi içinde ekmek hamuru gibi kabaranlar bir an önce yola çıkmalılar. Yoksa beklenirse tadı olmaz, hevesi kalmaz. İçine bir atlayıp gitme hissi düştü mü sen de yollara düşeceksin. Biz de Petrek'in memleketine bir uzanalım dedik.

Daha önceden benim anlamsız yerlerde manasızca mutlu olma tecrübelerim vardı, bu yeteneği edinmiş olmaktan da çok mutluyum. İnsanı gereksiz sorulardan uzak tutuyor ve sade bir neşeye gark ediyor. Hele de yanınızda sıkı ekipman varsa ! Sıkı ekipmandan kastettiğim , daima itişip kakışmanın mümkün olacağı mümkünse Petrek ve Kalemiti Ceyn ayarında iki eleman , bir adet şehirler arası otobüs, bir adet varılacak hiç görülmemiş şehir, envai çeşit hiç tanışılmamış enteresan hemşehirliler ve mümkünse alabildiğine muhabbet ve kahkaha isteği..

Şimdi geçelim ekipmanların not edilmesi gereken hatıralarına :

Zonguldak'ta ilk gün Ilıksu denilen mevkiide kahvaltılarımızı ederken , birden yağmur boşaldı. Garsonlar bizi ikişerli gruplar halinde Algida plaj(!) şemsiyeleri eşliğinde kapalı mekana nakil ettiler.

Normalde denize girilen ama hava aniden soğuduğundan sadece aval aval bakılması ve mümkünse ateş yakılması gereken sahilde fotograf çektirirken kenarda uyumakta olan şirin köpek hayvanı uyandı ve her fotograf karesinde dizimizin yanında oturup objektife baktı. Zonguldak'ta fotograf makinesini tanıyan ve üşenmeden kalkıp poz veren bir köpek var , giderseniz hatıra fotoğrafı çektirmeyi unutmayınız.

Mümkünse öğle yemeği yiyiniz. Zonguldak'ta ben öğlen yemeği yemem demek için cumartesi uygun bir gün değil. Eğer böyle bir gaflet içinde bulunursanız cumartesi her restorantta bir düğün olduğunu hatırlatır, ya düğünde göbek atmanızı ya da efendi gibi öğle yemeği yiyerek akşama dört koldan gayretli bir şekilde aramaya devam etmenizi tavsiye ederiz. Velhasıl ben bir şeyi en son ne zaman bu kadar çok aradığımı unutmuşum. Ama sonunda bulduk!

Şirin bir içkisiz lokantada çingene palamutunuza çok tehlikeli bakışlar atarken , kolunuzu tuz almak için konan şu küçük tahta kaşıklara uzattığınızda şöyle bir özdeyişi kaşığın üzerinde okumaya dikkat ediniz :
Kula bela gelmez, Hak yazmadıkça.
Hak bela yazmaz,kul azmadıkça.

Bize muhakkak bela yazılmıştır diye düşünüyorum, çünkü gecenin ilerleyen saatlerinde alkolü tartışmaya başladık. Hatta bardaklar boşalınca Kalemiti Ceyn :' E biz buraya alkolü tartışmaya gelmemiş miydik?' şeklinde hatırlatmalarda bulundu. Neyse tartışmanın sonunda kimse sarhoş olmadı, boşuna tartıştık o kadar..Sonuç : Şişede durduğu gibi durmaktadır, bela indirimi talep etmeliyiz bu durumda.

Pazar günü istavrit yazılı shirt'u giyip evden çıkarken o gün tam 12 tane istavrit yiyebileceğimi bilmiyordum. Varan'da maden suyu ikramı olduğundan şişkinlik dışında bir problem olmadı. Balıkların arzı endam etmeye başladığı mevsimde palamutla açılış yaptık , istavritlerin çıtırlığına vurulduk. Eylül'ün sanırım en güzel yanı balık denen şahane şeyle bu kadar bol ve güzel bir şekilde beslenebilmemiz. Yaşasın balık yemek!

Zonguldak yolu gerçekten çok güzel manzaralarla dolu , şöför beyin talihsizliğine rağmen (o kadar konuştuk ve güldük ki ) biz ;bir,iki ve üç numaralı koltuklardan, sahile vuran tüm köpükleri , gün batımındaki tüm hafif mavi ve toz pembe tonları ve yemyeşil dağları seyredecek kadar şanslıydık.

Son olarak Varan otobüslerinden bir kaç ricam olacak :

- Varan ailesi olarak Richard Gere'e olan bağlılığınızı anlayabiliyorum. Yani hoş adam , güzel adam. Ama bir filmi (ki cidden bünyede hasar yaratabilecek kadar kötü bir Richard Gere çaylaklık dönemi harikası) gidiş yolunda , ayrıca dönüş yolunda ve yetmedi film bittiğinde 3.kez tekrar seyretmek insanda gerçekten garip duygular yaratıyor. Yolcularınızın ve personelinizin selameti açısından buna bir dur deyiniz.

-İstanbul-Zonguldak yolunda bize eşlik eden muavin arkadaş kimse onu muhakkak klonlayınız! Bir insan bu kadar mı sempatik ve hiperaktif olur? Her on dakikada bir ikrama çıkmasından bir hayli etkilendik ve kendisini cidden sevdik. Yalnız Petrek onuncu ikramdan sonra (sanırım Eti Tutku ya da Çubuk Kraker'di) 'Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz ?' gibi bir tepki verdi ki bu bizim şaşkınlığımızın özet cümlesi olsun. Burdan kendisine bol selamlar, bizim gibi üç kaçkına evliya sabrı gösterdiği için!

- Lütfen arada çalınan müziklere biraz dikkat ediniz. Biz bir an dikkat ettik ve halen şoktayız. İsmini bilmediğimiz ve hayatımızda ilk defa duyduğumuz bir şarkıcı gerçekten acı çekiyordu. Ve bu acıyı bizimle paylaşmakta çok ısrarcıydı. Şarkının sözleri hala kulaklarımda çınlıyor, kalıcı tahribat yaratırsa tazminat davası açabilirim. Şarkının bir yerinde şöyle deniyor : Seni unutmak kolay mı, beni bağırtmak kolay mı? Sanırım yeterli bir ipucu olmuştur.

İşte bir haftasonu daha böyle neşeli, ıslak, hüzünlü, huzurlu,komik, garip ama güzel geçti. Gökten üç elma düştü biri Margot'nun biri Kalemiti Ceyn'in biri de Petrek'in başına..

16 yorum:

Adsız dedi ki...

İşte bir Zonguldak gezisinin kısa ve öz anlatımı...

Dolu dolu ve koşuşturmaca halinde geçen bi hafta sonuydu...

Bu hafta sonu benimle doğduğum yerde olduğun için teşekkürler canım arkadaşım...Ben çok eğlendim...

mono dedi ki...

hakkaten iyiymiş haftasonu, pek merdiven çıkmamışsın heralde yazmadığına göre, ben zonguldakta kaldığımda herhangi bi yere ulaşmak için in in bitmeyen çık çık öldüren merdivenlerden başka bişey kalmamıştı aklımda.

Adsız dedi ki...

bizi yeni neşelere gark ettiğin için saolasın margot, ellerin dert görmesin :)

Margot dedi ki...

Petrekcan ,
Peşindeyim bırakmam :-)
Pınarcım,
Gerçekten keyifliydi, hiç merdiven inip çıkmadık , sağolsun petrek'in dostları evden eve servis yaptılar. Arada bir ayağımız yere değecek oldu , onda da sırıksıklam ıslandık! :-)
Chukie!!!!
Sen buralara yorumlar yazar mıydın?? Aman efendim ne yaptık bu şerefe nail olmak için :-)) Hayatımın neşesi , ikiz kardeşim chukiecan'ı bir nebze güldürebildiysem ne mutlu bana. Elitim akademisyenim :-))

Adsız dedi ki...

Margocum ikizim,
Otobüste Petrekcan'ın verdiği tepki nasıl gözümde canlandı anlatamam :))) Hep böyle eğlenin e mi ehehehee

uykusuzadam dedi ki...

Daha fazla fotoğraf olması gerekmiyor mu bu blog'da ? :)

Donna Quijote dedi ki...

Evet evet, tam da böyle bir seyahate ihtiyacim var benim... Bu kadar mi imrendirilir insan?

Adsız dedi ki...

:))
Güseeell... Takdir edildi...

Margot dedi ki...

Sevgili Denizfeneri,
Hoşgeldin sefalar getirdin, gülümsemelere vesile olmama çok sevindim :-)

Uykusuz ( artık Uykusuz diyebilirim sanırım ? ) :-) ,
İlk fotoğrafta sabah uyanır uyanmaz gördüğümüz pencere (ki ben pencere resimlerini çok seviyorum) yi ben çektim, ikincisinde Yalnız Kowboy Margot olarak sahilde gezinirken Petrek'e yakalanmışım. E evin duvarına iki resim asmadan da olmuyo , zaten minimalist bir fonumuz var :-)

Donnacım,
Gitmek,hele hele yanında böyle dostlarla gidip şöyle bir havalanmak insana çok iyi geliyor. Sana da aynısından dilerim en kısa ve en güzel zamanda.

Gün dedi ki...

Canım çekti, çok özendim gezinize, keşke bende bir fırsat bulup dostlarımla böyle bir kaçamak yapabilsem...

Margot dedi ki...

Ben de Hande nerelerde kaldı diyordum :-) Topink'den ziyade, sizde de gitmelere bahane olur inşallah :-)

Adsız dedi ki...

neler kaçırmışım ben yaaaa ,ne güzel yazmışsın ,son zamanlarda her şeyi kacırır oldum herşeye aynı anda yetişecem diye ,nası ironiiiii ama, bakk uçuyoruuummmm :) sevgiler

Margot dedi ki...

Aşk böcüğü,
sen de kaçıver canım bir haftasonu, insan kaçmak istemeye görsün bulunur bir yerler.
İremcim,
Hoşgeldin be yaw!! Arasıra uğra böyle özletmeyesin!

Gün dedi ki...

Margot benim minik aşk böcüğüm biraz daha büyürse birlikte böyle keyifli kaçamaklar yapabiliriz, hem O benim en yakın arkadaşım oldu şimdiden :) Napalım biz de böyle teselli ediyoruz kendimizi...

YesilErik dedi ki...

Su istavritle ilgili yazdigin cumleye bayildim, bu biiir. Ikincisi, afiyet olsun efenim, goturun baliklari hazir mevsimiyken, biz burda yiyemiyoz, bari siz yiyin, kendinizi kurtarin :P

Margot dedi ki...

Yeşilerikçim,
T-shirt'te İsta-vrit
nbul yazıyor, pek seviyorum, bugün yine giyicem :-)
Gözyaşı Perisi,
Hoşgeldin! Hakikaten elemanlarla su içsem yarıyor, vitamin gibi keratalar :-)