Çarşamba, Ağustos 17, 2005

Müzeyyen Senar ve Türk Sanat Müziği üzerine aç parantez:


Mühim Not: Serin bir gecede okuduktan sonra tercihen balkonunuzda ya da bahçenizde kurduğunuz sofrada itinayla terennüm ediniz, dost meclisleri için uygun olmakla birlikte hararetle tavsiye de edilir

‘Aşkımı bir sır gibi senelerdir sakladım,geceleri rüyamda ismini sayıkladım’

Ertesi gün oldu, hatta güneş ikindi hissi verecek kadar alçaldı. Rehavetle beraber köşe koltukta kıpırdamadan oturuyorum. Televizyonu kapatmadan şöyle bir kanallar arası gezinme,derken donma. Dur orda dur! Dün akşam kulakları çınlayan Müzeyyen Senar’ın TRT’de konseri var!! Parlak siyah bir tuvalet giymiş, yaka çevresi beyaz çiçeklerle bezeli.

Ona bakarken çocukluğunda ilk ezberlediği şarkılar sanat müziği olan, ilkokul korosunda Yüksel Uzel şarkısı söyleyen küçük Margot geliyor gözümün önüne. Arabada Emel Sayın, Yıldırım Gürses kasetleri çalıyor . Nostalji yaşım gelmiş artık, sessizce kabulleniyorum. Aynı zamanlarda çocuk olmuş mahalleden arkadaşlar olarak , sanki kimse bilmiyormuş gibi o zamanların sanat müziğinden bahsediyoruz. Hatırlıyor musunuz Nalan Altınörs daha yeni çıkmıştı, sonra onunla beraber efendi çocuk kontenjanından Yıldırım Bekçi çıkış yapmıştı,anneannem onları birbirine pek yakıştırırdı. Bu hanım kızı alsa ya bu çocuk bak ne güzel çiçek gibi geçinirler derdi. Ara sıra hala görürüm Nalan Hanım’ı televizyonlarda, ama Yıldırım Bey nerededir, yoksa anneannemin dediği gibi aşıktılar ve Yıldırım Bey aşkına karşılık bulamayıp sırlara kadem mi bastı? Samime Sanay vardı sonra, bak o da yok artık, mıyıl mıyıl şarkı söylerdi gerçi ama adını bilen ve genç diye hitap edilen son jenerasyonuz bak, yaz bunu da bir kenara..

‘Vuslatın başka alem,sen bir ömre bedelsin,ah sen bir ömre bedelsin!’

Müzeyyen Hanım’la ilgili çocukluk anısı olamayacak kadar genç, Yüksel Uzel kim hatırlayacak kadar yaşlıyız. Ama Müzeyyen Hanım’ın şarkılarını terennüm etmek için yaş sınırı gerekmiyor. Sahnedeki muzip halinden her seyirci zevk alır, tavrına hayran olmayan yoktur, o gerçek bir Diva’dır. Ben bunları düşünürken sıra Haydar’a geliyor. Müzeyyen Senar’ı bir yaz gecesi Aspendos’ta hayal ediyorum. Yıldızlar avuç avuç serpilmiş gökyüzüne biz Müzeyyen Senar dinliyoruz..

‘Kah inerim çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi,kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni’

Hepimiz hep bir ağızdan eşlik ediyoruz . ‘ Günah benim, kime ne ??’

Çocukken hep bir liseli esmer kız, gözleri yıldız yıldız ve yahut kız sen İstanbul’un neresindensin ? gibi şarkılar çalınmadı mı kulağımıza? Annem özellikle Zeki Müren severdi,sesine hayrandı. Ben ilk gördüğümde çok şaşırmıştım ama, anne bu adam mı kadın mı demiştim, çocuk kafam amma karışmıştı.

Yüzüme bir gülümseme yayılıyor bakıyorum artık konser bitmek üzere, Müzeyyen Hanım bir türkü tutturmuş ilk defa duyuyorum ama hemen seviyorum :
‘ Haydi senle kaçalım! Beyce pazarına dükkan açalım! Haydaydidam,haydaydidam,haydaydaydam’
Müzeyyen Hanım artık iyice keyiflenmiş, tarif edilemeyecek bir güzellikte türkü eşliğinde kırıtıyor, bir kere daha gerçekten hayran oluyorum. Hayranlığımla oturduğum yerde öylece gülümsüyorum.

Konser bitiyor, aldığı çiçeklerden bir tanesini yakasına taktıran Müzeyyen Hanım sahneyi terk ederken balkona çıkıyorum. Sitenin ışıkları yanmış, inatçı sıcaklık düşmek bilmiyor. Çok eski olduğunu ,kimsenin artık hatırlamadığını düşündüğümüz şarkılarımız oluyor bizim de ,zaman geliyor onları da özlüyoruz. Artık pek görüşmesek de aklımıza her geldiğinde özlediğimiz çocukluk arkadaşları gibi..

Kapa parantez..

7 yorum:

hera dedi ki...

fatih akin'in son filminde muthis bir sahnesi var, gercekten samimi bir yuz gormeyi ozlediysen tavsiye ederim

Adsız dedi ki...

Ben de babası Türk San-at Musikisiyle haşır neşir bi ailenin kızı olarak Müzeyyen Senarlar, Emel Sayınlar, Zekai Tuncalarla büyüdüm...
Müzik kulağımda olması münasebetiyle gerek dinlemeyi, gerekse söylemeyi çok severim...
İşte bu nedenle yazıyı gördüğüm andan itibaren ve okudukça pek bi keyiflendim, pek bi hoşuma gitti...
İnsanın etrafında duygularına tercuman olan birilerinin olması ve bunları yazıya döküyor olması ne kadar heyecan verici.
ps:okurken aynı zamanda söledim de şarkıları haberin olsun...
yazmaya devam canım arkadaşım :)

Margot dedi ki...

Sevgili Hera,
Fatih Akın'ın son filmini çok istememe rağmen bir türlü fırsat bulup da izleyemedim ama dediğin gibi Müzeyyen Senar'a herkes hayran olmuş onu duydum. İlk fırsatta dvd olsun edineceğim, konseri seyrederken anladım ki Müzeyyen Senarı da o şarkıları da çok özlemişim.
Canımın içi Petrek,
Bak kendin kaşındın, ilk fırsatta sana bir iki kuble (!) okutturmak lazım, mesela Zonguldak gezimizde ne dersin;-)
Petreğin sesi çok güzeldir benim ki gayet kargadır. Okuldayken seni koroya almışlardı beni almamışlardı hatta bak hala yarası durur içimde :-)))

Deniz dedi ki...

Muzeyyen Senar terapi icmelerinin bekcisi, Yunan fetasi+ tatsiz mevsimsiz kavun+ almanya'dan ithal raki, bogur bogur, evimi ozledim diye, burada yapamiyorum ben diye aglayan ben, beni teselli eden kocam...

Yildirim Bekci bes yasindan yirmi iki yasima kadar birlikte uyudugum pelus pandamin adi. Onu da ozluyorum.

hera dedi ki...

margot, filmi keske soyle izbe,dar bir beyoglu sinemasinda izleyebilsen derim (bknz.yesilcam sinemasi)

Margot dedi ki...

Denizcim,
Bak sen şu tez işini savar savmaz,seni burda bekliyoruz. Artık Nevizade olur,Yakup olur, mezelerin hepsinden söyleriz,meyvelerin hepsinden isteriz.
Az kaldı azzz..Yıldırım Bekçi'yi de getir ama gecenin maskotu olsun!
Heracım,
Eğer hala oynuyorsa tabii ki en şahanesi, belki eleştirmelerin seçtiklerinde vs gelirse o zaman hiç kaçırmam!

Margot dedi ki...

Simal Yıldızı,

Hoşgeldin! Keyifli bir okuma olduğuna sevindim :-)