Pazartesi, Haziran 13, 2005

İstanbul'da Modern Zamanlar

Öğleden sonra. Biraz önce koca bir Nestle bitter çikolatayı mideye indirdim.

Dün böyle değildim aslında ,gayet iyiydim . Istanbul Modern'e gittik çekirdek bir aile olarak. Annem zaten Güzel Sanatlar mezunu , o zamanki adıyla Tatbik-i Güzel Sanatlar. Sanat tatbik etmiş bir insan olarak her resme uzaktan bakıp ressamlarını tahmin ederek bize hava attı yine. Ben mühendis olan babama göre yine daha şanslıydım bu ressam bilmece oyununda.
Herşeyden önce mekan olarak güzel bir yer Istanbul Modern. Ferah, manzaralı,cafeli(bundan ötürü kahve kokulu). Bembeyaz uzun koridorlar boyunca asılı yüzlerce güzel resim, okunması gereken bir sürü edebiyatlı,açıklayıcı yazı insanı şaşı yapıyor. Insanlar gayet terbiyeli, uslu uslu geziyor, ailelerin bu safi terbiye hali çocuklara da aks etmiş, etrafta bir sürü küçük çocuk gıkları çıkmadan ve hatta ses (!) çıkarmadan geziyor.
Şu aralar Modern'in jönü Fikret Mualla. Fikret Mualla okuyabildiğim kadarıyla trajik bir hayat yaşamış, mutsuz bir insan. Daha küçükken kız olsun istenmiş ve bir ismi de Mualla olmuş, ailesini küçük yaşta kaybetmiş,futbol oynarken sakatlanıp bir bacağı topal kalmış, sevmiş ,kavuşamamış ,gurbette kalmış, alışamamış ..Sonuçta Fransa'da ölmüş. Ama resimler de hayatına inat bir o kadar renkli. Bazı renkler gözünüzü alıyor ve o kadar çok ki (200 küsür sanırım) resimler bir süre dinlenip tekrar bakmak gerekiyor. Ben deli raporunu cebinde taşıyan bu adamı sevdim, bir resminde sanki bana baktı ben de ona delice gülümsedim. Anlaştık.
Her yeri gezicem arsızı olsanız da cafede oturmak lazım. Hatta tam da bu sebepten bacaklara inen kara sular ancak bu denize nazır locada çekiliyor. Manzara güzel ve Istanbul'da yaşadığınızı hatırlatıyor. Topkapı Sarayı,Ayasofya,Kız Kulesi ..Deniz de dün çok şıkırtılı ve turkuvaz..
Arabada dönerken babam bana bir milyona haşlanmış mısır alıyor. Ben yukardaki afişi arabanın arka koltuğuna atıyorum , mısır elimde artık beş yaşımdayım.

Hiç yorum yok: