Çarşamba, Temmuz 09, 2008

Anneler ve Hayat

Annem anneannemi de alıp yazlığa, Antalya’ya göç etti. Orada yuvalandılar, ne zaman dönecekleri şimdilik belli değil. Normalde hepimizin hayatında bir anaç unsur vardır. Benim iki tane var. Hep öyleydi yani doğduğumdan beri. Önceleri yetkili anaç unsurum anneannemdi, beni o büyüttü. Ne zaman ki annem emekli oldu aralarında yetkiyi tekrar paylaştılar bu sefer annem ergenlikten sorumlu yetkili anaçlığa terfi etti. Anneannemse, çocukluğumun en kıymetli şeyi, benim suç ortağım, kankam olarak emekliğe ayrıldı. O gün bugündür annem ikimizin anaç teknik direktörü oldu ve hala da öyledir.

Tabiidir ki hergün telefonda konuşuyoruz. Üç kişi olarak tek telefon hattından verimli bir şekilde faydalandığımızı söyleyebilirim. Teknik olarak ben annemle konuşurken, anneannem yanında konuşmayı dinliyor ve benim ne söylediğimi duymadan bildiği için eko şeklinde muhabbete katılıyor. Tahmin edersiniz ki kendime hiç iyi bakamadığımı düşünüyorlar. Bronşit de oldum zaten. Netameli olduğumu bildiğim halde neden kendimi korumuyor muşum? Geceleri ballı süt içmeli ve klima gördüğümde kaçmalıymışım. Eğer bunları yapmazsam bronşitim yerleşebilirmiş. Zaten gece gündüz beni düşünüp duruyorlarmış ve noolur kendime iyi bakayım ve onların aklını buralarda bırakmayayımmış. Hepsi için ezbere bildiğim teselli cümlelerini hergün otomatik olarak söylüyorum ve onlar da ikna olmasalarda sesimi duyup, söz aldıklarından kısmen rahatlayıp telefonu kapatıyorlar.

İki gecede bir mutlaka rüyamda onları görüyorum ve biliyorum ki onlar da beni görüyorlar. Zaten bir şey anlatmasam da ultra gelişmiş anaç radarlarının üzerimde gezindiğini gayet iyi biliyorum. Ondan konuşmalarımız daha çok bir adet yerini bulsundan ibaret, yani kendine iyi bak, tamam anne! Falan onlar hep hikâye. Söylemediklerimi bile bildiklerini adım gibi biliyorum. Ama bu telefon konuşmaları asıl komik hikâyeleri duymama ve karşılıklı iki gülmemize yarıyor asıl.

Mesela geçenlerde anneannem ‘Ağaca çıktım dün ben ‘ dedi. Ve gülmem için hınzırca sustu ve bekledi. Anında güldüm ve ‘Nasıl yani?’ dedim. ‘Ağaca çıktım işte uzun hikâye…’ diye vaziyeti kaşıdı ve meraklandırma ayağı çekti. ‘Ağaca nasıl çıktığını anlatır mısın lütfen?’ diye kikirdedim. Meğerse Tilmaç Çiftliği’ndeki ağaç evlerden birine çıkarmışlar bizimkini, orda dereye karşı kahvaltı etmiş! Hasır şapkalı fotoğraflarını cep telefonu ile göndermeye çalışması bile yeterince şahaneyken ağaç ev keyfini duymak iyice hoşuma gitti.

Onların yazlık bir hayatla beraber akşam verandada okey oynamalarını, öğle uykularına falan yatmalarını, her gün bir zeytinyağlı pişirip yemelerini uzaktan ama sanki görüyormuş gibi takip ediyorum. Bunları anlatsınlar diye her gün telefon açıyorum zaten, bir de radyasyonu gitsin diye telefonu üç kere çaldırmadan açmamayı öğrenmişler, kim dediyse?( Osman Hoca?)

Ne ederlerse iyi ederler, ben birbirinize onlar bana iyi bakın kendinize deyip duruyoruz işte, ne demekse…

son dakika notu:
- Eeee anneanne nasıl gidiyor okeyler ?
- Valla şekerim ben senin annenin pokerine (!) ayak uyduramıyorum.

11 yorum:

Adsız dedi ki...

En büyük margot'un anneannesi ! Matkabı bile vardı değil mi :)) Gelecek sefere anneanneye fanlarından sevgiler ilet lütfen Margot :))

TUĞBA'NIN DÜNYASI dedi ki...

Merhaba Margot;
Valla harika bir yazı olmuş. Okumaya doyamadım. Ve direk ben de annemi ve ananemi düşündüm. Bugün konuştum ben de ananemle.cezayir de olduğumu unutup hep gelsene artık diyor bana.senin ananen pek şekermiş. Şu radyasyonlu telefon olayı çok hoşuma gitti ya. böyle ananenin yanaklarından öpesim öpesim geldi.Böyle sohbetlere tanık olmak telefonla da olsa ne kadar güzel biliyorum.Neşeniz daim olsun..
sevgiiler

Adsız dedi ki...

radyasyonu gitsin diye telefonu hemen açmamak, güzelmiş :)

Margot dedi ki...

Sevgili Witness,
Kendi anneannem olmasa kıskanacağım, kitleler ona hayran :))

Merhaba Tuğbacım,
Sağolasın, siz de yakın zamanda kavuşursunuz inşallah. Yok mu bir Türkiye ziyareti, tatili bahane edip kaçsanız ya?
Sevgiler efenim.

Acemi,
Onu nereden duydular bilmiyorum. Gazetede falan okumuş olabilirler, her gün uyduruk birşeyler yazılıyo nasılsa. Annemin telefonu titreşime ayarlı, çaldırınca 3 defa titremesini + 3 defa zil çalmasını bekliyorum mecburen. Her seferinde çaldır dur. Titremeyi çalmadan saymamaları ayrı bir konu tabii :)

Oya Kayacan dedi ki...

Ne güzel etmişler kendilerine tatil ayarlayıp. Siz de bir çıkarma yapın şöyle Kazım filan Antalya'ya. Merakınızı giderin diye canım. Karşılıklı olarak nasıl olduğunuz gözle görülsün yani! Öptüüük ben ve Cancan'ım, sizin oralarda ne bulduysak.

Margot dedi ki...

Bizim bir daha ne zaman iznimiz olur bilmiyorum Oyacığım. Ama anladığım kadarıyla bizimkilerin oradan yaz sonu gelmeden dönmeye niyetleri yok. Bakalım ne yapacağız bu büyüyen hasrete :)
Biz de sizi öpüyoruz, Colin'in de ayrıca selamları var :)

TUĞBA'NIN DÜNYASI dedi ki...

Sevgili Margot;
Benim de ananemle ve sevdiklerimle buluşmama az kaldı. Yaz tatili için gelicez türkiyeye ağustos 4 te. şimdiden gün saymaya başladım bile ben. Listelerim hazırlanmaya başladı ne yiyeceğim neler yapacağım nerelere gideceğim türünden. hatta az sonra bloguma yazıcam bunları.zamanın çabucak geçivermesini diliyorum. ama türkiye de de durmasını..
sevgiler sana..

Gezgin Köpek dedi ki...

Merhaba Margot,
Benim annem halen ne yiyorum içiyorum diye sormaya devam ediyor. Yaşlandık gittik ama halen böyle. Ama seninkiler bir alem görünüyor.

Colin Kazım şeker ama ismi bir o kadar karizmatik :)) Arkadaşların kedileri kedi değil arkadaş onun için. Bu yüzden arkadaş olma şanşları var.

Bu arada yol almaktan keyif alıyorsan Asos'a git derim. Mustafa Kemal Paşa'da tatlını yedikten sonra da yol üstündeki Su Uçtu'ya da uğra derim. Blog'da bilgi var. Dilersen haritalı tarihini de gönderirim.

Margot dedi ki...

Merhaba Murat,

Annemler bir alem, özellikle anneannem iddialı bir komedyendir :)

Colin Kazım ismi tamamen Fenerbahçe maçlarını seyrederken Colin Kazım ismiyle dalga geçmemin sonucu olarak, kedimize reva görülmüştür :) Bazı arkadaşlar hiç bir fırsatı kaçırmayarak bu gibi mevzularda bize yardımcı oluyorlar :)) Neyse yakıştı ama kerataya, evde bol bol antreman yapıyorlar Yamyam'la, sol patisi iyi :)

Asos'a mutlaka gideceğim, merak ediyorum. Hatta niyet edip senin orada kaldığın yeri aradım. Ama fiyatları bana çok pahalı geldi. Belki daha uygun bir pansiyon bakarız. Haftasonu için olmasa da tatil için bir kenara yazdım Asos'u! :)

şule dedi ki...

Ne kadar içten, güzel ve huzurlu bir yazı olmuş bu. okuyunca anneannemi özledim...

Margot dedi ki...

Şule Hoşgeldin,

İçten hislerle yazdım zira gerçekten özledim bizimkileri. Öyle çok uzun ayrılıklara alışkın değilim. Yol uzun, uçak fiyatları ateş pahası bu mevsimde. Belki bir izin ayarlayıp kaçılır? Bakalım artık Allah büyük :)