Cuma, Şubat 08, 2008

eat, pray, love

Uzun kış gecelerinde yatmadan önce, puslu kış sabahlarında yarı açık gözlerle serviste giderken, tarhana buharının kokusu burnumu yalarken ocak başında ve yemekten sonra ofiste çayımı karıştırırken okuyorum, okuyorum derken, nihayet iki kitabımı daha bitirebildim.

Kitaplarımdan bir tanesi Eat, Pray, Love. Kendisinin gül cemalini görme şansına mytopography yazarı komşum sayesinde eriştim. O kitabın akıcılığından bahsederken kendimi amazon’da kitabın konusunu okurken buldum. Elisabeth Gilbert’ın gezilerinden oluşan bir kitap bu. Yani bir anı-gezi kitabı…

Konu: Elizabeth artık otuzlarını yarılamış bir kızkardeşimizdir. Mutlu bir evliliği, güzel bir evi ve iyi bir yazarlık kariyeri vardır. Artık ondan bu evliliği taçlandıracak bir bebek beklenmektedir, adet olduğu üzere. Fakat herşey bu kadar gülpembe, evim evim güzel evim gelişmez. Elizabeth kaşınır. Kocasıyla kavgaları giderek şiddetlenmeye ( ne istiyorsun be kadın yediğin önünde yemediğin tatlı evinin verandasında!) ve ağlama krizlerine tutulmaya başlar. Depresyon ve bunalım gelir ensesinde biter. Elizabeth mutlu değildir! Kendini yoklar yoklar, içinden bir ses çıkıp da ‘bir çocuk yap, eksik budur senin hayatında!’ demez. Ve Elizabeth kızkardeş ( sister, rap lehçesiyle sistaa ) ne istediğini düşünür. Düşünür, taşınır ve sonunda kocamdan boşanacağım! Der. Kocadan boşanır, ev satılır, birkimler boşanmaya gider. Elde avuçta bir şey kalmaz ve der ki ben bunca sene doğruyu, düzgünü yaptım. Şimdi canım ne isterse onu yapacağım! Ve seyahatleri böyle başlar; İtalya, Hindistan ve en son Endonezya…

Kitabın başlığı da şöyledir, ye, dua et ve sev; bir kızkardeşin dünya zevklerinin, ruhani bilincin ve ikisinin arasındaki dengeyi arayışının hikâyesi! Vay vay vay! Elizabeth beş parasız olmasına rağmen süper bir yazar olmasının ballı ekmek kadayıfı kıyağıyla, bu yolculuğunun hikâyesini daha yazmadan bir yayınevine satar ve parasıyla kendini uçağa atar. ( Filminde de Julia Roberts oynayacakmış. Kendisinin filmografisinde Mona Lisa Smile adında bir girl power kılığında sıkıntı yumağı seyirliği var diye sanırım)

Kitaptaki kızımızda ben nedense bir Bridget Jones naifliği ve şekerpembeliği yakaladım ki, otuzlarındaki kızkardeşlerimizin o alışveriş yapmadıklarında içlerine gelen fena sıkıntıya iyi gelmesi muhtemeldir. Ama o bir yana kitap bir gezi rehberi, bir küçük fıçıcık içi dolu Lonelyplanet, bir İtalya’da en iyi pizza nerde yenir lezzet durağı, bir samimiyetim ve tuzu kuruluğum sayesinde nasıl yogi oldum el kitabı olabiliyor. Ama bütün bu gözle görülür pazarlama akan unsurları, kitabın bazen sabah kalktım yogamı yaptım kıvamında ilerlemesi benim kitabı sevmediğim anlamına mı geliyor? Hayır. Kitabı manasız bir şekilde sevdim. Kitap zaman zaman bir iki vitrin gezmek, Nil Karaibrahimgil’in bir şarkısında yürekten bir iç çekmek, güzel cafede oturup şöyle bir Audrey Hepburn gözlüğünü düşüre düşüre kitap okumak gibi şeyleri seven kızkardeşler için sevilesi bir kitap çünkü. O kadarlığını da itiraf etmek gerek. Kitabımız işte orada duruyor: Paspal şalvarını cool bir şekilde giymiş, ne güzelliğinden ne bilmişliğinden, ne yogasından ne dünya işlerinden, ne sevgilisinden ne özgürlüğünden vazgeçmeyen günümüz kızkardeş ikonlarının en parlaklarından birinin kitap hali. Hem yiyelim, hem dua edelim, hem sevelim kızkardeşler. Bu dünya kimseye kalmaz!

8 yorum:

Butterfly dedi ki...

ne ilginçtir ki iki gündsür bu kitabı arıyorum burada ama gelmemiş migrosta bile yoktu, Millyetin sayfasında tanıtım yazısını okuduktan sonra şimdi sana rastlamak iyi oldu:)kitabı manasız bir şekilde sevmiş olman da ilginç, acaba ben sevecekmiyim merak ediyorum. sevgiler

Adsız dedi ki...

YA GÜZEL MARGOTTO SEN NERELERDESİN...BAJ ARAYI AÇMA BÖYLE..ÜŞÜYORUM...BEN KİM MİYİM BOŞ VER SENİ ÇOK SEVDİM YALNIZCA ...BEKLENİYORSUN..

H2o dedi ki...

merhaba margotto;
blog'una tesadüfen daldan dala blog geerken rastladım... bundan sonra sık sık uğrarım...
şu iğneci kadın hikayende takıldım, benimde bir iğnecim vardı. doktor iğne verdiği zaman annemler hep onu çağırırdı senin yaptığın huysuzlukların aynısını bende yapardım:))
çok tanıdık geldin bana:)
görüşmek üzere...

Margot dedi ki...

Butterfly Merhaba,
İnternetten ısmarlayabilirsin, ben öyle yaptım. Aslında Türkçe'sini alacaktım ki bir baktım İngilizce baskısı çok çok daha ucuz, eh bu sefer de böyle olsun dedim.
Kitabı seveceğini düşünüyorum ben, tatlı tatlı okunacak, sohbet diliyle yazılmış sevimli ve sıcak bir kitap. Yazarın kendisini çok ciddiye almayan ve alçakgönüllü bir havası var. Çek pijamaları gönül rahatlığı ile oku kardeş :)
Geciken cevap için de kusuruma bakma e mi? Durumları biliyorsun...
Sefgiler benden!

Nur Hanım,
Kim olduğunuzu belirtseniz daha çok sevineceğim inanın. İsimsiz yorumlar insanın samimiyet duygusunu zedeliyor malesef.

Merhaba H2o,
Hoşgeldin! İğneci hikayelerinin dehşetini paylaşıyoruz desene :) O zamanlardan kalan bir şey işte İğneci Teyze motifi. Aynı iğneci teyze bize hediye bir karpuz örmüştü, eskiden arabaların arkasına konan örgü karpuzlar da komik bir anı şimdi.
Görüşmek üzere!

Adsız dedi ki...

margotto selam ismim nur...can'ıda var ama nur derler ...ben akıllı ve seri cümle kurmakla beraber bu blok aleminden bi haber olduğumu belirtmek isterim ..neyazmak gerekli yada tam tersi bilmiyorum ama bildiğim bişey hasbelkader çıktın karşıma okudum acayip sevdim fazla kurcalamak ve uzatmak istemiyorum..açık ve samimi duygularım bu ..seni okuduğumda samimi ve içten dileklerimi sana göndermek istediğimde ismim dışında yazmam ve yapmam gereken bi durum varsa söylebilirsen çok sevinirim...seni keşfettim ve ilk yazdığın günlerden başlayıp yazdığın her şeyi yavaş yavaş günlere bölerek seni okumanın keyfini çıkarıyorum...şahanesin nediyebilirim...ortam istediğin kıvama geldi...pisini al koynuna yada ayaklarının kuytusuna bende seni okumanın mutluluğunu yaşayayım..oh sen otur bizyazalım uğraşalım sen keyif çat deme sakın olur mu:)))) çok tatlısın.. hoşçakal

Margot dedi ki...

Sevgili Nur,
Hasbelkader tanıştığımıza sevindim :) Nur- Canım, samimi yorumun için çok teşekkür ederim, seni mutlu edecek, keyiflendirecek şeyler yazabildiğim için de mutluyum. Dediğin gibi artık kedi, masa, internet her şey tamam. Yazmayacak bahanem de kalmadı, umarım sizlere mahçup olmam :)
Kendine iyi bak,
Sefgilerimle,

Butterfly dedi ki...

kitabı getirttim margot okuyorum 80 sayfa okudum henüz ama sevdim garip bir şekilde bazı cümlelerini ben yazdım sanıyorum hem de:)

Margot dedi ki...

Çok samimi bir dille yazıldığı için kendine yakın buluyor insan değil mi? Keyifli okumalar kardeş :)
Ben de gidip yeni bir kitaba başlayayım, saat de geç oldu ama :)