Pazartesi, Şubat 04, 2008

Bir kış gecesi eğer bir yolcu rehavet zehirinden tadarsa...

Merhaba Yazı.

Sen mi benden kaçtın bunca zaman yoksa ben mi saklandım senden, kaçtım, sindim bir yerlere? Beni bulamayasın diye. Kim kimi kaçırdı? Neden ayrı düştük? Bilmiyorum. Elle tutulur bahanelerim var elbet. Ama bunlar senle benim aramda geçmez. Bunların bizim aramızda lafı bile olmaz. Ondan hiç demeyeceğim sana onları, o konular bizi açmaz. Senden özür dileyeceğim hemen ve özür dileyip kalem oynatmaya tekrar başladığımda biliyorum ki yine yanyana olacağız.

Suskun, biriktiren, huysuz ve bazen çekilmez olabilen ben o zaman yavaşça durulacağım. Sıkılan avcumu açtığımda kelimelerle akıp gidecek bütün sıkıntılarım.

Aslında hiçbir şey olmadı. Yani bizi ayırmaya kadir ne olabilir bilmiyorum, ama o olmadı. Tamamen kendimden kaynaklı bir bahaneyi bulup, ona ucundan tutunup, kendimi o uçtan aşağıya sallandırdım bir süre. Elim ayağım kesildi, yazıdan çekilince hep kesildiği gibi. Mevsim de kıştı, şartlar müsaitti, internet yasaktı, ben yorgundum zaten. Bahanelerim hazırdı. Ve ben de kaçtım. Yazdığım odanın kapısından girdiğimde içerde tedirgin tedirgin dolandım. Birkaç kitap yerleştirdim belki, öteyi beriyi ittim kaktım. Beyaz bir sayfaya bakmanın kendisinden değil, fikrinden bile kaçtım. Sayfalardan kaçtım. Kafamdakiler beyaz sayfa görmeye dayanacak kuvvette değildi daha, ben de onları zihnimin arkalarına doğru saklayıp, odanın kapısını çektim, çıktım.

Zaman usulca ama gizli bir zehirle aktı. Her zaman dalabileceğin, bir defa kendini kaptırdın mı seni esir alacak rehavet de zamanla beraber zehrini kanına saldı. Rehavetin, kaçmanın, saklanmanın zehri baldan tatlıdır. Kollarında kendini unutursun. Dünya işleri, onlar hiç bitmez. Ve bıkmadan usanmadan, mecalini elinden alıp, seni rehavete doğru iter dururlar. Biz de insanız, tembelliğe meyilli şahıslarız. Biraz dünya işi kolumuzdan tutuversin, rehavetin kollarına kendimizi bir de biz atarız. Avut beni deriz, avut beni çok yorgunum, kendimden kaçayım senin kollarında. Düşünmek istemiyorum bir süre, hiçbir şey düşünmeyeyim bana her şeyi unuttur. Rehavetin açık kolları, müşvik, zehirli sarmaşık kolları seni bekler zaten, sabırlı ve sakin. Yazı odalarının kenarından tornistan, koltuk köşelerinde siner kalırsın. Orası öyle bir yerdir ki, bir kere dadandın mı her aşkla bağlandığın uğraşını zul gösterir. Seni içine çektikçe çeker, perdesinden her şeyi farklı yansıtır. Günler böylelikle birbirine benzer, günler karışır.

Bir ufak cesarete bakar hâlbuki… Bir kendiliğinden geliveren hevese… Öyle bir hevestir ki, küçük de olsa bir dozu kanındaki rehavet zehrini kurutur. Birden buluverirsin o hevesi bazen öylesine, kendiliğinden buluverirsin. Fi tarihinde ısmarladığın kitaplar bir dostun koltuğunun altında geliverir sana, gazete okurken bir cümleye saplanıverirsin birden, biri bir şey der ve sen kendiliğinden içinden yazarak devamını getirirsin. Gecenin karanlığında dolmuşta giderken birden yazmaya başlayıverirsin. Dudakların kıpırdar, dua eder gibi. Unutmamak için dudaklarını kıpırdatarak ezberlersin, satırbaşlarına gelirsin, satırbaşlarına atlar kendiliğinden dökülen kelimelerin. Öylece, sanki aile fotoğrafı çektirecekmiş gibi iki sıra dizilmiş dolmuş yolcusunun içinde bir tek senin dudakların kıpırdar, sanki kimsenin görmediği bir kitabı okur gibi. Kelimeler kendilerini dışarı atarlar, dudaklarını kıpırdatarak sessiz bir ezberle geceye karışırken. Gözlerin tekrar manzarayı okumaya başladığında, kanın birden zehirsiz, için artık rehavetsizdir. Kurtulmuş gibi sevinirsin. Geldik mi? Dersin. Dolmuşun kapıları açılır, sürgüler yana çekilir seni azad eder gibi. Dolmuştan iner gibi indin rehavetin kucağından.
İçine de serin havalar girdi, yüzüne çarpanlar gibi.

Not: Hala internet yok. Ofiste artık hiç olmayacak. Eve başvurduğum adsl ise Telekom’un dediğine göre arızadan hala bağlanmıyor. ( Sanırım 20 günden fazla olmuştur başvuralı)
Bol bol kitap okumaya çalışıyorum, elime kitap yapışmış gibi geziyorum etrafta. Yemek yerken, serviste, dolmuş beklerken, kahve içerken… Yine de ayda üç kitap hedefimin gerisindeyim. Bu kitapları bitirmeden yeni kitap siparişi vermemeye söz verdim kendime. Bir dahaki spontan internet bağlantımda bahsedebilmeyi umuyorum biraz kitaplardan.
İnternet yoksunluğumun arşı alaya çıktığı bu zamanlarda, yorumlarınızı belki biraz geç görebilirsiniz sitede ama merak etmeyin bana ulaşıyor. Bir tek mail’ler açık ve ordan okuyabiliyorum yazdıklarınızı… Yayımlamam uzun sürebilir sadece, belki…
Kendimi birden uzak bir yerlere atılmış, yollanmış, size ulaşmaya çalışıyor gibi hissettim… Çok alışkanlık olmuş işte, yokluğunu görmeden ne kadar da alıştığınızı anlayamadığınız tüm o alışkanlıklar gibi.
Hepinize sefgilerimi yolluyorum.

5 yorum:

ışıl ışıl dedi ki...

Posta kutumda Margotto'nun yanında (1)'i görünce "hah gelmiş" dedim; apar topar karşılamak üzere koştum buraya. Gelmişken 2007 başlarında kalan son 10, 12 yazıyı da okuyup bitirdim. Yine çok sevdim.

elektra dedi ki...

yazılarını özlediğim margotto, meğerse yazı ile hesaplaşmaya girişmiş. ama siz böyle didişirken bize yazık değil mi?:)
bir an önce adsl'ine kavuşman dileğiyle, sevgiler...

Butterfly dedi ki...

ben de özlemiştim, beklenmedik, umutsuz açtığım bir anda süpriz oldu:)

yaban dedi ki...

margotto gözüm yollarda kalmıştı benim de..
bir yazı dahi olsa gönderdiğin için çok mutluyum. tez zamanda buluşmak üzere diyeyim bari..
sevgiler.. :)

Adsız dedi ki...

Işıl Işıl Merhaba,
Yazıları takip etmen ve daha da önemlisi sevmen beni çok sevindiriyor. Hala internetim problemli, kaçamaklarla idare etmeye çalışıyorum.

Merhaba Elektra,
Biz didişmeden olmuyor işte. Neden böyle bilmiyorum. Yazıya başlamak, korkunu yenmek, tedirginliğinin üzerine gitmek demek. Ancak gerisi örgü örer gibi bir sakinlikle geliyor. Başlarda mutlaka didişiyorum ama. Ondan ara vermemem lazım aslında!
Adsl hala nanay, Telekom'un alacağı olsun diyorum, ne diyeyim?

Merhaba Butterfly,
Ben de çok özledim sizi. Umarım daha sık süpriz yapabilme fırsatını yakalarım. Ah şu internet bir bağlansa eve!

Merhaba Yaban,
Umarım yakında görüşürüz. Sizleri çok takip etme fırsatım olmuyor. Umarım hepinizin keyfi yerindedir!

Sevgiler benden!