Pazartesi, Aralık 03, 2007

rüyalar ve bir karpuz dilimi

Pazartesi gününün sıkkınlığı ve bıkkınlığını aralayıp, birazcık da mahsustan ce e yaparım sizlere sevgili komşularım. Maksat soğuklar kapıya dayanmışken bu yazıları katlayıp katlayıp kapı altı aralıklarına döşeyelim, estiğinde bu yazıyı da uçurana kadar rüzgâr, oracıkta dursunlar…

Hafta sonu denilen karpuz dilimi ne kadar ince öyle değil mi? İnsan yedi mi yemedi mi anlamıyor. Bir hafif tatlı, bir mayhoşça kırmızı kalıyor damaklarda sonra bir bakmışsınız yine ofistesiniz ve geçen bölümden yani kaldığınız yerden devam ediyorsunuz. Öğle yemeğinde muhtemelen kuru fasulye var ve muhtemelen işler birikmiş bir de! Bir de uzun geliyor, bir de uzun, bitmiyor bu pazartesi, bitemiyor. Aklıma o dükkânda gördüğümüz, üzerinde ecnebice ‘ Lütfen beni uyandırın yine çok geç kaldım!’ Yazılı t- shirt geliyor. Böyle uzunca tutulmuş, elbise kadar nerdeyse ama elbise değil, yani tam böyle bir uyuyakalmış embesil kılığı. Uyuyakalmış embesil kılığı bir yerde sevimli olsa da sonuçta üzeri yazılı bir penyeden ibarettir ve öyle şeylere bir sürü para verilmez. Neyse siz bunu nasılsa biliyorsunuzdur da ben kendi kendime demiş olayım.

Hâlbuki... Hâlbuki o incecik dilim karpuz ne leziz, hem benim dilim herkeslerden ince olduğundan ( ben cumartesimin yarısını da şirkete kaptırdığım için) benimkisi baldan tatlı! Bir kere Pazar kahvaltısı var, bir kere gazete faslı var ( gerçek gazete, katlaya katlaya, origami yapar gibi okunandan ) , sonra kahvesi, azıcık gezmesi var… O minicik zaman aralığına işte ne kadar sığarsa o kadarı var.

Bu Pazar yine geç kahvaltı ettik, menemenin hepsini ve bittikten sonra da tabağını yemek istedim. Sonra güzelce gazete okudum, sonra karnım acıktıkça mutfağa gidip elimde bir tepsiye artık o an içimden ne geldiyse koyup gelip koltuğa kuruldum. Kedi Colin bile pazar havasındaydı, ben gazete okurken kucağımda oturdu ve okuması yazması olmadığından resimlere baktı, arada ben sayfa çevirecekken, ‘ben bitirmedim bir saniye’ dermiş gibi patisini sayfaya koydu.

Hava güneşli olmasına ve dışarıdaki ağaçların güneş değen yaprakları bakıra çalan renklerde parıldasa bile içimden çok dışarı çıkmak gelmedi bu pazar. Orada o insanı yutan, balina koltuğumuzun tam da karnının ortasında gömülmek, uyuklamak ve geçen her saniyeyi koklamak istedim. Bir minik zaman aralığının, sadece ve sadece sana ait bir günün her dakikası o kadar değerli ve bulunmazken, sanki hareket edersem daha çabuk kaybolacak, elimden kayıp gidiverecekmiş gibi geldi bana. Sanki dün, her zaman göremeyeceğim bir manzaraya uzun zaman bakmak ve onu kafanın bir yerine kazımak istemeye benzer hislerle dolduğumdan, durarak, duraklayarak geçirdim bu pazarı.

Pazartesinin tatsız kısmını atlatmaya doğru ilerliyorum şimdi, bugün de kazağın kolu kısa gelerek bitiriyoruz örgümüzü. Sıkılıp bir kenara atar gibi çıkıyoruz ofisten, evimize gidiyoruz, trafikler içinde dura kalka. Sonra bir can havliyle eşikten içeri atıyoruz bünyeyi. Arkadan pazartesinin kiri, dumanı içeri, kedi dışarı kaçmasın diye çarçabuk kapıyoruz kapıyı. Ev sakin bir tevekkülle öylece duruyor, dingin. Kedi daha yeni uyanmış paspasta geriniyor. Tevekkeli değil dün bütün gece birileri beni kovalıyor rüyamda, ben kaçıyorum hep son anda. Son dakikada kurtuluyorum ellerinden. Kediyi de bir şekilde kaçırıyorum peşimdekilerden, saklanacak bir yer bulduğum zaman kedi de beni arayıp buluyor. Bazen merak ediyorum, ben kapıyı açarken o hangi rüyadan uyanıyor?

4 yorum:

celerone dedi ki...

Margot,

Sen yazınca bu sıkıcı salı da biraz aydınlandı sanki.

Margot dedi ki...

Celerone,

Aman aydınlık olsun, kapalı havalara gelemem bilirsin :)
Sevgilerimle canım komşum ;)

Adsız dedi ki...

Sanırım o da, daha dün evde yapayalnız olmadıgı, sahibesinin kucagında mutlu mutlu mırıldandıgı anları görüyordur bir hafta boyunca rüyasında...
Hep aynı gercekten bu pazartesilerin tadı, hele ki kurufasulye tesbitin müthis, demek ki memleketin her yerinde aynı durum mevcut! Böyle bir gizli organizasyon; pes dogrusu...

Margot dedi ki...

Evet Dgül'cüğüm, senelerdir süren bir çalışma hayatı fenomeni sanırım bu. Annem şu anda emekli, o çalışırken de pazartesileri kuru fasulye çıkarmış! :)Hayır, güzel yapsalar canım yanmaz!