Perşembe, Mayıs 10, 2007

Yaz Hatıratları

Yaz nedense bazıları için her zaman kalabalık, şen şakrak ve tatlı hisler çağrıştıran bir kelimedir. Bense yakın zamana kadar yaz denince hep yalnız, sıcak ve buhranlı zamanları hatırlayan biriydim.

Uzak bir tatil köşesinde yeterince uzun kaldığınızda bu hissin sizi gelip bulması zaten kaçınılmazdır. Çocukken arkadaşlarım tatile çıkıp benim gidecek bir yerim olmadığında ya da büyüdüğümüzde ben hayattan korkup, tatile kaçtığımda yaz benim için hep yalnızlığın sıcakla bir olup beni erittiği zamanlardan ibaret oldu. Gidilecek yazlık olmadığında İstanbul’da yalnız kalırdım, bütün akranlarından uzakta bir tek çocuk. Hem tek çocuk hem tekil… Kendi başıma tatile çıkacak kadar büyümemiştim daha ve şehir öğlene doğru ayak değmeyen kızgın sokaklarında cinlerin top oynadıkları yabancı bir yer olurdu. Sanki boyut değiştirirdi bizim mahalle, kediler bile ortadan kaybolurdu. Yalnızlıktan içim erirdi.

Sonra bir yerlere kaçabilecek kadar büyüdüğümde tenha yazlıklar bu sefer bir sığınak oldu benim için. Bütün yazı bu sitelerde geçiren emekliler bir yandan benim halime acır, bir yandan da benimle sohbet etmeye bayılırlardı. Etrafta mutsuz da olsa bir genç olması hoşlarına giderdi. Ben genellikle saklanırdım, gölgelik balkonlarda kitap üzerine kitap devirirdim. Ama yalnızlık bazen o kadar baş edilmez bir şey olurdu ki artık dayanamaz çaya giderdim komşu teyzelere. Akşamüstü rüzgâr, karşı dağ sıralarından kopup, önce uçsuz bucaksız bir tarlanın ortasına ince ip gibi gerilmiş tatil sitesine uğrar, oradan da denize doğru eser giderdi. Bu vakitlerde verandalarda oturur, fıskiyelerin tam bir serinlikle çalışmaya başladığı zamanlarda amcalar ve teyzelerle sohbet ederdik. İçimdeki yalnızlık bazen bir uçuk gibi sızlasa da esen bu rüzgârla acısı az da olsa dinerdi.

Çocukluğumda edindiğim ilk arkadaşım anneannem olduğu için yaşlılarla arkadaşlık etmekte hiç zorlanmadım. Hatta anneannem yaşında çok arkadaş edindim. Onlar da sağ olsunlar bana hiç çocuk muamelesi yapmadılar. Belki de şansım zamanında çok güzel gençler olan ve yaşlansalar da başka biri olmayı reddeden yaşlılara çatmaktı. Beraber filmler seyrettik, güldük, yemek yedik, içtik, alışverişe gittik, balığa çıktık, dedikodu yaptık, ev temizledik, dertleştik, bazen ben onların yanında ağladım ve beni teselli ettiler.

Sabahın köründe evin önüne gelip beni korna kıyamet uyandırırlar, mayomu giyene kadar kapıda beklerlerdi arkadaşlarım. Yüzerken de, dertleşirken de çok açılırdık. Çok sevdiğim ve en çok şey öğrendiğim dostlarım oldular. Gitmek istediğimde -belki şakacıktan olabilir ama- gerçekte hiç sitem etmediler. Yıllar sonra telefon ettiğimde hep aynı kahkahalı seslerle açtılar telefonu. Onlar olmasaydı belki ben bu kadar güzel yaşlanmaya özenmezdim.

Aşk o zamanlar acılı bir şey demekti benim için, ya da eninde sonunda kırılacak, paramparça bir hayal. Dayanıksız bir malzeme, geçerken hep titreyen ve sonunda kopup seni dipsiz kuyulara atan bir köprü. Kuvveti ne kadar şiddetliyse, sonu geldiğinde seni o kadar yerden yere çalacak kadar fena bir hastalık. Bunun istisnasını görmemiştim, uzun ömürlü bir huzurlu aşk bilmiyordum, gözümle de görmesem belki inanmazdım.

Arkadaşlarımdan bir karı koca sanki balayında gibi akşamları mum eşliğinde yemek yer, televizyon sokmadıkları evlerinde kitap okur, müzik dinlerlerdi. Sabahları beraber bisikletle denize gider, denizden mutlaka yeni arkadaşlar edinip dönerlerdi. Bazen birbirlerine öyle güzel ve sadece birbirlerinin anlayabileceği şekilde takılırlardı ki onların bu kendilerine has dünyası karşısında ağzım açık kalır, zamanın bir şeyi sadece yıpratmayabileceğini, bazı şeyleri de tutkallayıp cilaladığını görür, belki bir gün benim de bu kadar seveceğim bir adamla karşılaşabileceğimi hayretle aklımdan geçirirdim. Bu bir film ya da roman falan değildi, düpedüz hayattı. Onları seyrede seyrede, bir gün karşıma çıktığında o adamı tanıyabilmek için prova yaptım…

Yıllarca hayatla cebelleştikten sonra tatile çıkan, bu insanlar olmasaydı ve hepsi benim için bu kadar çok şey ifade etmeseydi sanırım başka biri olurdum.

Hayat bana komik cilveler yaptı hep, anneanneyle büyüdüm, okulda bindiğim serviste üç sene boyunca kendimden nerdeyse beş yaş büyüklerin çaylak şakalarına maruz kaldım ve en yalnız zamanlarımda da etrafımda benden yaşça epey büyük insanlar vardı.

Yok, hayat mutlaka bana bir güzellik yaptı, kendisi ile ilgili en çok şeyi bilen ve anlatmaktan çekinmeyen, en akıllı ve en güzel insanları sırayla karşıma çıkardı. Sanırım ondandır, yolda epey yürümüş insanlarla yarenlik etmek, yola çıkmamı kolaylaştırdı…

Zaman eğer tekrarlardan ibaretse eğer… Belki bir gün biz de uzak ve pek rağbet görmeyen bir tatil yöresine kaçan mutsuz bir gencin teselli bulduğu neşeli ihtiyarlar oluruz…

11 yorum:

Devletsah dedi ki...

Ayy ne güzel bir yazı olmuş. Bayıldım...

Adsız dedi ki...

Ayni cumleyi ust uste uc defa okudum. Ucunde de cok hosuma gitti:

"Yüzerken de, dertleşirken de çok açılırdık."

Adsız dedi ki...

Yok, hayat mutlaka bana bir güzellik yaptı, kendisi ile ilgili en çok şeyi bilen ve anlatmaktan çekinmeyen, en akıllı ve en güzel insanları sırayla karşıma çıkardı. Sanırım ondandır, yolda epey yürümüş insanlarla yarenlik etmek, yola çıkmamı kolaylaştırdı…

inanılmaz doğru ve yerinde bir tespit olmuş...Tesadüfen yakaladığım bu site, her gün yeni bir yazı var mı diye girmek isteyeceğim bir yer haline gelecek böyle giderse...Çok güzel bir yazı olmuş...

mikla dedi ki...

evet, bu benim de çocukluğum. neredeyse aynısı :) ve bu şekilde anlatıldığında bir kez daha şunu anladım. şanslıyım...

Sibel dedi ki...

Margotto çok sevdim kelimelerini bugün.. Her zaman seviyorum da bugün bir başka sevdim. Ve inanır mısın kendimi bir yaz evinde, elimde bir kitap ve bir bardak buzlu çayla oturuyormuş gibi hissettim okurken.. Satırlarını kitaplardan okuyabilmek dileğiyle, sevgilerimi yolluyorum!

Adsız dedi ki...

sevgili Margot,
Aynen senin yaşadığın gibi yaşadım ben de tatillerimi çook uzun süre..En son,tekrar anmak ve büyüyüp büyümediğimi anlamak için geçen yıl yine çocukluktatilyerime gittim.Yaşlı teyzelerimle açıldım denizde,deniz börülcesi tarifi aldım,artık çocuk doğurma yaşımın geldiğine ilişkin nasihatlarini dinledim..Bana yemekler yaptılar,getirdiler..Dolu dolu 4 gündü..Hala büyümediğimi ve şımarabildiğimi keşfettim..Küçüğüm işte daha..O ev bu yıldan itibaren olmayacak bu arada ..çünkü satılıyor..

Margot dedi ki...

Sevgili Devletşah komşum,
Çok teşekkürler! Ne mutlu bana :)

Sevgili Mz,
O cümleyi yazarken önce yüzerken çok açılırdık yazdım, sonra dönüp yüzerken de dertleşirken de diye düzelttim. Bu hali benim de hoşuma gitti. Çünkü öyleydi, insanın yanlızken canı en çok konuşmayı çekiyor, ve konuştukça açılıyorsun :)

Sevgili Daralan,
Teşekkür ederim,
Cümlelerimin sizde karşılığının olması beni çok sevindiriyor inan. Her zaman bekleriz Margotto'ya :)

Sevgili Miklagard,
Hepimiz bazen azıcık bazen de epey benziyoruz birbirimize. Senin siten de pek güzel, fotoğraflar çok hoş :)

Sevgili Sibel,
Çok teşekkür ederim dileğin için. Şu an zorlanıyorum o yolda ama dileğimde inatçıyım :)
Aynen dediğin gibi olurdu bizde de. Bazen kitaplarım biterdi ve kapı kapı dolaşıp kitap toplardım komşulardan. (hepsi pek okurdu) Sonra alt komşumuz çok güzel buzlu çay yapardı. Güneş yanıklarımız sızlarken nedense hep o çaylar gelir aklıma :)
Benden de sana sefgiler!

Sevgili Gözde,
Bizim ev hala duruyor. Ama o zamandan bu zamana taşınan çok oldu siteden. Bizim gibi bir kaç inatçı dışında da grup dağıldı :)
Ama olsun, gittikleri yerlerden hala haber alıyorum her yaz. Hiç bir şey aynı kalmıyor ama kaybolmuyor da...

mikla dedi ki...

teşekkür ederiiim :)

gezicini dedi ki...

sevgili margotto
yazılarınızı büyük bir zevkle okuyorum, daha doğrusu yeni okumaya başladım. sitenize bir arkadaş referansı geldim(devletşah) ve gerçekten etkilendim.
izninizle sizi linklerime ekliyorum.
sevgiler :-)
gorki

Margot dedi ki...

Miklagard komşu,
Daha çok yaz ama! ;)
Rica ederim ne demek :)

Sevgili Gezicini,
Hoşgeldin sefalar getirdin. Devletşah'ın arkadaşı arkadaşımdır :)
Teşekkür ederim ne demek izin falan, mutlu olurum ancak :)
Sevgiler benden,

Eveet haftasonu başlasııııııııııın!

Adsız dedi ki...

Çok güzel,gerçekten güzel.Uzun zamandır bu kadar kalbime dokunan bir yazı okumamıştım. Ellerinize sağlık Margot!

DENİZ