Perşembe, Nisan 26, 2007

İncik boncuktan gündelik kolye

Bir uyurken, bir de yazarken çıkarırım kolumdaki saati.

Sabah yavaş adımlarla yürümeye başladım işe doğru. Yavaş ve aheste adımlarla açmak istedim uykumu, ben giderim o gider başımdan dağılır gider inşallah diye umdum içimden. Güneşli ama soğuk bir sabahtı, bütün gün tepede yanıp duran güneş nisan ayı derecesine ayarlandığından, geceyle gelen serinliği henüz yenecek kuvveti kendinde bulamamıştı. Genç bir çam ağacının yanından döndüm köşeyi. Dönerken de kafamı kaldırıp dallarını basmış kozalaklarını inceledim. Kozalaklar daha bebekti. Henüz yumuşacıktılar ve parmağınızla dokunduğunuzda toz tarçın gibi dağılıyorlardı rüzgârda. Kozalakların hem renklerinin hem yumuşaklıklarının bu tarçın halleri çok hoşuma gitti. Koca gözlüklerimin arkasından baktım bizim sokaklara, bizim köşelere, bizim meydanlara. Bir apartmanın tam önüne dikilmiş pırnakıl pespembe çiçekli erguvan, arka sokaktaki bir evin parmaklıklarına dolanmış mor salkımlar, okulun giriş kapısının yanında toplaşıvermiş menekşeler. Mayıs kapıda ve güller de goncada, bahçelerin en güzel zamanları geliyor diye geçirdim içimden.

Akşam yavaş adımlarla yürümeye başladım eve doğru. Yavaş ve aheste her adımda yüzüme çarpan rüzgâr dağıtsın istedim sırtımdan ayaklarıma akan yorgunluğu. Elimden, ayağımdan aksın gitsin, akşamın sefasında kaybolsun istedim ofisten bulaşan bütün kafa karışıklıklarım. Bir sokaktan geçerken, burnuma kızarmış lüfer kokusu çarptı. Kızarmış balık değil, lüfer dedim patdadanak. Fırının önünden geçerken mis gibi ekmek koktu sonra. Burnum balık ekmek yaptı kokuları, sokakta kendi kendime güldüm, yürüdüm. Köşeyi dönecekken taze mısırcı amcayla karşılaştık, canım çok fena mısır çekti. Tuzlattırdım bir tane, eve gidene kadar yolu uzattım da uzattım. Koçanı bir tenekeye fırlattım, elimi sildim, peçeteyi arkasından yolladım. Akşam yemeğini geç yedim, zeytinyağlı enginara her zaman yerim var.

Anneannem bende kalıyor bu aralar söylemiş miydim? Bir şeyler demeyeli araya zaman girdi bilirim ama çok telaşlarım vardı işte, mutlu telaşlar, çok esintili, pek güzel. Bilahare anlatırım.
Anneannem benim divana yan gelmiş uzanmış. Ona kırtasiyeden aldığım civciv şeklindeki kalemliği uzatınca heyecanlanıp doğruldu. Nasıl güzel ayakları var turuncu turuncu, bunu da Yamyam’a aldım anneanne bak. Ama o ne söylemem, o sürpriz. ‘Sen nasılsın?’ diye sordum, ‘Midemde çatapatlar patlıyor’ dedi. ‘Allah senin iyiliğini versin, yine ne yedin ki baharatlı bir şeyler mi?’ O bir âlem. Annem kendisinin bir fotoğrafını çekmiş, televizyonun yanında. Ama resimde anneannem elini televizyona dayamış sanki arkadaşı gibi ahbapça. Televizyonda o an Metin Uca var, gülümsüyor. Anneannemin bu pozu bilmeden verdiğini düşünenlere muzipçe gülmekle yetiniyorum, basbayağı Metin Uca’yla poz vermiş!

Akşam çöküyor, dergi karıştırırken. Evde her şeyin kenarına nakış olmuş bir huzur var, dolaba taşınıyorum usulca. Bir damla pasta kalmamış. ‘Anne’, diyorum. ‘Pasta bitti mi?’ Bitti diyor. ‘Kim yedi?’Diyorum, ‘Kartal Kaan!’ Diyor. İçerden kahkaha efektleri gönderiyorlar iki kadın, ben de buzdolabının önünde iki büklüm olmuş gülüyorum, kapı bipleyip duruyor, sinirden kapayamıyorum.

Kafamda böyle incik boncuk birikince oturup bir kolye dizeyim diyorum, boncukları parlaktan. Uykudan önce yazacağım da ondan kol saatimi çıkarıyorum kuzucuklarım, bir kat battaniye ( evet hala) ve bir kat bilgisayar üzerinden başlıyorum boncukları dizmeye…

6 yorum:

Papatya dedi ki...

incik boncuktan kolye!
Guzel bir benzetme dogrusu :)

Kolye de guzel oldu! ;)

Adsız dedi ki...

ozlemistik en buyuk anneannenin incilerini, iyi ki gelmis :))

ece arar dedi ki...

ben gelip bir ara yiyeceğim o ananeyi...

redrabbit dedi ki...

Anane ve televizyon arasındaki ilişki aşağıdakilerden hiçbirinin arasında yoktur kanımca..Bizimki de pek severdi mavi camı,onu gerçek beller bizi hayal sanırdı.Biz ne yapsak boştu ona karşı..TV de bir dizi takip ediyordu deli gibi..Dizi bitti,jeneriğini -sanki okuyabiliyormuşçasına-izledi,sonra öldü..

Margot dedi ki...

Sevgili Papatya,
Bu günün kolyesi de böyle oldu, her gün ayrı diziyor insan moduna göre :) Sevgiler! ;)

Return2 Komşu,
Anneannemi ben de çok özlemiştim, her dediği ayrı bir komik bu aralar, zira keyfi yerinde. Ben de hangi birini anlatsam şaşıyorum. :)

Ececim,
Ye valla, gel bekleriz her zaman :)

Sevgili Gözdecim,
Yaşlı olunca insan hele bir de yalnız yaşıyorsa daha bir düşkün oluyor televizyona. Evde bir ses, bir arkadaş oluyor televizyon. Bir de kesinlikle bağımlılık yapıyor bence.
Anneanneni kaybettiğine çok üzüldüm, başın sağolsun. Allah başımızdaki büyüklerimize uzun ömürler versin.

Bir Derin Masalı dedi ki...

Kolyeni incilerle bezemişsin... Allah huzurunu bozmasın. Anneannen de pek sevimli bayılıyorum okurken.....