Cuma, Ocak 27, 2006

Margot'nun hayatla imtihanı

Lisedeyken depresyona girdiğimi hatırlamıyorum. Her şey aslında o kadar kendiliğindendi ki düşünecek, kafa yoracak fazla şey yoktu sanki. Aşık olduğuma kendimi inandırıp, suni acılar çektim biraz olgunlaşayım bari diye. Büyük bir ciddiyetle inandım ve büyük bir ciddiyetle unuttum hepsini. Bir sürü şeyden korktum, çaktırmadım. En büyük derdim karizmatik ve ‘’cool’’ olmaktı. En iyi arkadaşlarımı erkeklerden seçtim ki daha da ayrıcalıklı olayım. Zaten kızlar kızların kurduydu, hiç güvenmezdim onlara. Bütün kazıkları da onlardan yedim, lise hayatım ve sonrası hem cinslerimin çoğundan hiç haz etmedim.

Üniversiteye girmem hiç zor olmadı. Ders bile çalışmadım fazla. İyi ki de çalışmamışım, değmezmiş o okula. Öğretmenler derse girmedi, kaloriferler hiç yanmadı, tuvaletler hiç temizlenmedi ve olaylar hiç bitmedi. Ben yine de pek üzülmedim. Depresyona girdiğimi yine hatırlamıyorum. Belki hava olsun diye yine birkaç kez depresyondayım abi demişimdir. Hatta bütün depresyon meyilli kitapları okumuşumdur. En çok kitabı da sanırım o zamanlarda okuyor insan . Depresyona meyilli olmak da çok havalı ayrıca, farklı ve zeki olduğunun göstergesi bu. Ama esprili olmak da çok önemli. Mizah olsun maksat. Yoksa yalnızlık işten bile değil. Yalnızlıktan en çok o zamanlar ödün kopar. Herkes her şeyken. Velhasıl mezun olana kadar hala başıma geleceklerin tam ayırtına varamıyorum. Hep bir şeyler olacak durumunda yaşıyorsun zaten o seneler. Asıl oyunun provaları hep, sahneye çıkmadığından güvendesin hala. İşsiz güçsüz, başarısız ve parasız sayılmazsın. Öğrenciliğin huzurlu ve vurdumduymaz kalkanı seni güvenle sarar. Sonra bir gün bir stadyumda attığın kep, hayatın gerçeklerini alır ve beklenmedik bir ağırlıkla düşerler tam başının üzerine.

Şimdi kapıdasın. Burası Araf denen yerdir. Bir kapıdan çıktın ve bir başka kapının önündesin. Hayatında en çaresiz olduğun zamandır. Biri bu koca hayatı kollarıma bırakıp kaçtı! Aman tanrım ben bununla ne yapacağım? Koskocaman hayat bu! Ciddi bildiğin bir ömür! Kanlı canlı, kollarımda uzanmış yatıyor. Ne yapacağım ben bununla? İnanmıyorum, paniklerdeyim, Mba falan bahanesi uydurup çıktığım kapıdan geri mi kaçsam? Gerisin geriye kaçıversem. Akademik kariyer falan derim. Hem ne güzel işte, bu çocuk da okullarda büyür. Ya da elinden tutup kapı kapı iş mi arasam? Hangi kapıları çalacağım peki? Nerden başlayacağım? Koskoca ömür. Manasız geçer mi? Hayır manasız bir ömrü kucağıma bırakıp kaçmaları kadar sevimsiz bir şaka olamaz! Kapılar da amma çokmuş. Neyse bir yerden başlayalım.

Başladık iş aramaya. Kapısından çıktığım kurum beni öyle bir kendinden soğuttu ki bir daha sokağından geçmedim. Ama bir yandan da ödüm kopuyordu. Hayata anlam vermem daha da zor olsun diye başımıza kriz diye bir şey çıkardılar bir de. Her yerdeydi bu kriz. Bütün kapıların üzerinde ‘ Kriz dolayısıyla kapalıyız’ yazıyordu. Tecrübe denen şeyim yoktu, saçma gururlarım vardı ve hayat denen şey gitgide ağırlaşıyor, taş gibi, külçe gibi bir şey oluyordu. Taşımak ilk defa zor gelmeye başladı. Güneye gittim. Deniz kenarlarında hiçbir şey yapmadan oturmaya başladım. Çok kitap okudum, bazen bir günde bir kitap kıvamında delilikler yaşadım. Benim için endişelendiler. Hayat dedim, ben seninle ne yapacağımı bilmiyorum. Beni kapıdan çıkar çıkmaz ezdin. İnsan içine çıkacak gibi değilim, kim olduğum gibi bir soru verdin elime ve pat diye yığıldın kucağıma. Benim yaşım ne başım ne? Sen orda köşede dur, ben senin cevabını mutlaka bir kitapta bulacağım. ( sen öyle san demiş bana, sonraları şakalaşırken söyledi)

Bir gün deniz kenarında otururken Hasan Ali amca geldi. Nedir dedi bu öfken? Hayat dedim. Kancıklık ediyor. Güldü. Benim dedi yapmadığım iş kalmadı biliyor musun? Ölü bile yıkadım. Sen şimdi iş bulamıyorsun diye üzülüyorsun öyle mi? Hasan Ali amca kadar zarif bir insan olsam başka ne isterim ki? Bütün yolları yürümüş, güzel aşkları yaşamış, çocuklarını büyütmüş ve bir sahil kasabasında gece olunca hala mum yakıp sevdiği kadınla yemek yiyen, televizyona bakmayı gereksiz bulan, güzel kitaplar okuyan, harika hikâyeler anlatabilen bir adam Hasan Ali amca. Bense çömezin tekiyim. Hayat acemisiyim, yola çıkmaktan bile ödüm kopuyor benim. Koskoca hayat, ya ziyan edersem? Ya yüzüme gözüme bulaştırırsam? Ya asıl olmam gereken kişi olamaz, çarçur edersem? Ödüm patlıyor benim. Kaçtım, saklandım işte. Hala sahneye çıkacak kuvvetim yok benim.

Ama yine de bir şekilde İstanbul’a döndüm. Bulabildiğim işlerde çalışmaya başladım. İlki o kadar zordu ki, beş ay sonra zona oldum. Sinirlerim iltihaplandı. İşten atıldım. Depresyonla iyice sıkı fıkı olduk. Hayatla arama ince bir zar gibi döşedim onu. Battaniye gibi sarıldım, yattım. Ve sonra başka işler. Sonra tekrar istifalar…

Bazen yine öyle umutsuzluğa düşüyorum ki kaybolasım geliyor. Hayata nasıl bir mana vereceğim, hala karşımda öylece duruyor. Ve gidilecek ne çok yer, çalınacak ne çok kapı, yazılacak ne çok satır ve tanışacak ne çok insan var! Kapının önünde durduğum o gün korktuğum kadar varmış. Hiçbir şey kolay olmadı olmayacak. Ama artık okulda öğretmedikleri çok önemli bir şey biliyorum. Kim olduğumu. Bazen aramız nane de olsa ( şu aralar olduğu gibi) ona fazla kızmıyorum artık. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor zira…

Hayata gelince ondan da eskisi kadar korkmuyorum. Ara sıra düşünürken, gelip bir omuz atıyor; 'Sen de amma çömezdin ha, kitap falan okur her söylenene alınırdın, hatırlıyor musun?' Diyor. Sen de az kancıklık yapmadın ama diyorum. Daha bir şey görmedin diyor. Korkumu belli etmemeye çalışarak gülümsüyorum, gözlerimi kaçırmadan.

13 yorum:

Adsız dedi ki...

çok güzel yazmışsın.. güzel yazmak için değil de, içini dökmek için yazdığını biliyorum; ama bence güzel olmuş:)
bir zamanlar ben de korkardım hayattan. halen umutsuzluğa da kapılıyorum. tek ve gerçek isteğim, kendimi ve ne istediğimi bulabilceğim bir yolculuk yapmak. umuyorum ki bunu başarabilirm. işte o zaman ben hayata bir omuz atıp, "başardım işte, buldum ne aradığımı.. beni yıldırmayı başaramadın" demek istiyorum. tabi yolun sonunda bulmaya değer birşey varsa gerçekten!

nirem dedi ki...

iste 30 uma geldigim bugünlerde tam olarak hissetiklerim "Hayat acemisiyim, yola çıkmaktan bile ödüm kopuyor benim. Koskoca hayat, ya ziyan edersem? Ya yüzüme gözüme bulaştırırsam? Ya asıl olmam gereken kişi olamaz, çarçur edersem? Ödüm patlıyor benim."ya çarçur edersem diyorum hep her gün her gün..çok yorucu ..ellerine saglik.muhtesem yazmissin.

Gün dedi ki...

O kadar çok ben varım ki bu satırlarda, kalemine sağlık ...

pâquerette dedi ki...

....
Göçe yetişememiş bir kuş kadar üşüyor sağ elim.
Oysa büyük yüzölçümlü cümleler kurmak için
okyanuslar geçecektim
Sar odaların oyuncak yaygaralarında çok vakit kaybettim
....
Ece Temelkuran

Adsız dedi ki...

Hayattan korkmak yerini ileride keskelere birakiyor.

Senin astigin yazi altina baska bir yazi copy/paste ederek yazina karsi saygisizlik etmemekten dolayi sadece cok guzel buldugum hayat uzerine ve bizlerin hayattan beklentileri uzerine yazilmis yazinin linkini vererek paylasmak istiyorum.

http://www.minidev.com/basucu_yazilari/basucu8.asp

Antony Robbins'in bir yazisi. Bu adam burda yazdigi kitaplar ve verdigi konusmalar ile cok unlu.

"Karar verdiğimiz anlar, geleceğimizin şekillendiği anlardır."
Anthony Robbins

hera dedi ki...

2,5 yaşımdan beri depresyonun melankoli katında yaşıyorum. kendimi hiç havalı ayrıcalıklı hissetmedim, bilakis itilmiş, dışlanmış hayatsal hücre fakiri ve biçare olarak sınıfladım kendimi, hem yalnızlığımdan korkup hem yalnız kalmaya çalışarak.
yarışmacılara başarılar dilerim.

terskose dedi ki...

söyleyecek söz bulamadım.
sustum.

mehmet livvarcin dedi ki...

yazıya şööle bi katım, uzun, bitermi bu şimdi ya dedim başladım. bir de baktım bitivermiş. ömür misali. ben senin yazından tat aldım, umarım sende hayattan tat alırsın. 50'li yaşlarda bir Hasan Ali amca olabilme dileğiyle, sevgiyle :)

Sibel dedi ki...

Ne diyebilirim ki?
"Sanat uzun hayat kısa" yazan, Beyoğlu'nda bir pasajdan alınmış bir kart asılı hala benim de duvarımda...

ne yazdı ne yazamadı dedi ki...

margottocuk senin yazılarını okuduğumda hep aynı şey oluyor. okurken heyecan basıyor evet evet evet diye yürek onaylıyor cümleleri tüm gücüyle. yazıların o kadar samimi o kadar gerçek ki...sonra yorum yazıyım heyecanımı duygularımı beğenimi paylaşiyim diyorum, kıyamıyorum o yazıya yakışmaz şimdi diye geri çekilmek istiyorum...fakat okullarda oğretilmeyen yeni bir şey farkettim ben de ziyan etmekten korkarak ne bir hissin ne de omrün ekonomisi yapılmıyor. şu sıralar tam da bununla cebelleşiyorum. koskoca tek bir tanecik biricik omrümü ziyan etmemek için harcamamak için direnmek hiç akıl karı değil. zaman elle tutulur bir şey değil. ekonomisini yapamıyorsun. şimdilik kenara koyim sonra harcarım gerektiğinde diye ayıramıyorsun. o akıp gidiyor. kalanla kalıyorsun sen. bunu o gün kardeşime de anlatmıştım. biraz uzun olucak ama burda da anlatmak istiyorum: taksiyle bir oğrencime gidiyordum. sofor deli gibi kullanıyordu. en sonunda bir virajda aniden frene bastı. bir ciple burun buruna gelmiştik.çarpışmamıza kıl payı dediklerinden kalmıştı. arabalar nerdeyse birbirlerine değecek kadar yakındılar. hava korkaranlıktı yağmur çiseliyordu saat 6 ile 7 arası anlamsız bir zamandı. ve o an anladım olümden kılpayı dondüğümü. sliding doors gibi sanki hem oldüm hem yaşamaya devam ettim bir an. şok geçtiğinde kazayı atlattığımı anladım ama yeni bir şey katılmıştı bana. zaman artık eksilmiyordu hayatımdan, o andan itibaren her anım fazladan yaşanan hayatıma eklenen bir zamandı. zaman eksilmiyor artık hayatımdan yaşadığım her an artık kar bana. o an olmek de vardı hayatın ihtimallerinde. ve bitip gidebilirdi hayatım o saçma sapan sokaktaki o saçma havanın o saçma saatinde. ve hayatımın o saçma zamanında. genç yaşta olenler en çok üzer beni eskilerden beri. onlar için üzüleceğime kendim için sevinmek ve sade-ce yaşamak hayatı oldürmemenin tek yoluymuş.

evet hayat bazen çok can yakıyor ama simiole'nin bana dediğini sana uyarlarsam bu kadar güzel yazı yazabilen insan yine de şanslıdır diyim ben.

sımsıkı sarılıyorum.
sevgiler

Adsız dedi ki...

E be cocuk gene yakalamissin tam da girtlagindan hallerimizi.

MS dedi ki...

Tatil güzelmiş sahi.
Okunanların hepsine inanmamak lazım. Nanik yapan yazar, şair sayısı hiç de az değil bana kalırsa.

ra dedi ki...

Merhaba,
Google dan "depresyon" kelimesini aratıp aratıp her sayfaya bakıyorum haftalardır, bu sayfaya ise bugün rasladım. Yazıda kendimi buldum sanki.