Salı, Eylül 27, 2005

Hayatım Tadilat!


İnsanın evi gibisi var mıdır ,sorarım sizlere? O huzur dolu, her şeyden uzak sığınağınız gibisi? Yoktur.. Hele böyle serin havalarda çekilirsiniz köşenize, alırsınız kucağınıza kitabı, fonda artık Nina Simone mu çalar Leonard Cohen mi size kalmış.. Mutfakta çay demlenir, aheste aheste gezinerek etraf toplanır, çiçekler sulanır. Bu mutlu günlerimi şimdilik hicran ile anıyorum...

Uzun zamandır badanalama işlemleri süregelen ve şimdide laminantlanma süreci devam eden evimiz rahat ve huzur kaçırıcı derecede afet bölgesi ilan edildi. Badana kokusu bir yandan, bünyedeki kazan kaldırma bir yandan ,evim uzun zamandır huzur verici bir ortam olmaktan çıkıp, kaos içinde ,oturacak yer bulunamayan binbir ayak bir yerde çadırına dönüştü... Herhangi bir kıyafetimi bulmak için salona, oturup soluklanmak için mutfağa, kitaplarımdan birini almak içinse koridora yönelmem gerekiyor.. Velhasıl başım dönüyor, içim bulanıyor vb.

Bu kabusun bir gün bitmesini ve artık evin yaşanabilir hale gelmesini dört göz ile bekliyorum. İnsan kendini kalesi işgal edilmiş ve mutfakta yaşamaya mahkum edilmiş zavallı,küçük çaplı bir derebeyi gibi hissediyor. Tüm düzenin allak bullak olmuş, bütün kıyafetlerin dolaplar boşaldığı için etrafa serilmiş, televizyonun fişinden çekilip koridorda bir köşeye park edilmiş, gözlüklerini nereye koydun acaba? Olamaz arabanın ruhsatı da kayıp! Sanki evi reklamdaki ninjalardan basmış, her yeri darmadağan edip toz olmuşlar. Pozitif düşünmeye çalışıyorum, ben+pozitif+düşünebilirim... Usta ninjalar( Zekeriya Efendi ona Ninja dememe alınmaz) bir gün gelecek bu kaleden çekilecekler, biz arkalarından temizlik törenleri yaparak kalemizi tekrar kutsayacağız!

Bbc Prime'da Life Laundry isimli bir program vardır, bilmem hiç izlediniz mi? Bu programa katılan ya da başvuran diyeyim izleyicilerin bizdeki karşılığı o çöp evlerde yaşayan teyzeler,amcalar.. Yani hayatlarında hiç bir şeyi atamamış patolojik vakalar. Evlerinde eşyalardan, incikten cıncıktan, kutulardan, kolilerden, torbalardan, poşetlerden yürünmeyen insanlar. Genelde eşyalarına bir Panter Emel bağlılığı gösteren bu insanların hepsinin bir ruhsal rahatsızlığı var tabii ki.. Mesela seneler öncesinden kalma fincan kırıklarını saklıyorlar lazım olur diye, ya da çocuklarının yiyip atamadıkları dondurma çubuklarını..Birisi kocasının gidişinden, birisi babasının onu küçük yaşta terk etmesinden eşyalarına sarılmış, hiç bir şey atamamış o günden beri..Programda sunucu efendice bu zımbırtıları atmalarını ve hayatlarına yeni bir başlangıç yapmalarını söylüyor. O kadar zor oluyor ki onları bir şeyi(!) atmaya ikna etmek! Neyse sonuçta bir evden kaç koli, kaç torba atacak şey çıkıyor görünce affallıyorsunuz..

Çok şükür benim atmayla ilgili bir sorunum yok. Fakat evin bu halini gördükçe yığınlar arasında yaşayan insanların o tımarhane hissi sinmiş evlerine ışınlanmış gibi hissediyorum kendimi.. Birazdan komidin ile duvar arasında kalan dar boşluktan süzülerek koridorda Burhan Öçal darbuka ritimleri ve bir yılan kıvraklığı ile ilerleyeceğim, yolda yerdeki kitapların üzerinden sekip, giysilerden oluşan tepeciklerle dolu salona varacağım. Eğer ilişecek bir yer bulabilirsem oturup, evimin İkea kataloglarından çıkmışcasına pırıldayacağı günün, o herşeyin yerli yerinde, kalanlarının da raf sistemlerindeki minik kutularda saklandığı modern zaman kalesinin hayalini kuracağım.

6 yorum:

Tijen dedi ki...

geçmis olsun margocuk,
sana leonard cohen dinlemeye gelebilir miyim?
o tütsülü sesini özledim deli dumrul adamin!
tijen

Gün dedi ki...

Eğer sonunda evin bu resimde ki gibi olacaksa bence değer tüm bu sıkıntılara :)

mono dedi ki...

margot ben aynayı alıp bi yerine sokmak istiyorum o herifin/kadının neyse, bu sabah da mercedesin teki beni biçmeye çalıştı, çok tehlikeli bişimiş araba kullanmak. bi de bişi oluyo ufak bi çizik de olsa üzülüyosun. çoook geçmiş olsun.

Margot dedi ki...

Tijencim,
Her zaman beklerim,kırmızı şarabımızı açar muhabbeti koyulturuz :-)

Sevgili Gün,
Bu Ikea katalogları beni mahvediyor! Bakalım çok sıkıntı oldu ama sonunda değecek galiba :-)

Pınarcım,
Dediklerine aynen katılıyorum. Arabama dokunan eller kırılsın! O ne çabalarla kaç senede alındı, bir çizik olsa içim gidiyor. Şimdi yine bir sürü masraf.. Gülü seviyoruz da dikenleri yakında ilallah dedirtecek.. Hiç sorma!

Margot dedi ki...

Sevgili Siyaz,
Meğer aynı anda yorum yazıyormuşuz:-)
İnsanın zamanının çoğunu geçirdiği mekanlar ne kadar önemli, onların ferahlığı, temizliği senin de hayatındaki düzeni etkiliyor gibi geliyor bana.. Yeni ofiste işler de açılır bakarsın :-)

Doruk dedi ki...

Kolay gelsin, Margot'cuk.Bitince hepsi unutulur. Keyfini çıkarırsınız kızlarla.
Ben o programa bayılırdım evdeyken. Şimdi fırsat bulamıyorum izlemeye. Ev temizlendikçe rahatlardım bana neyse. Ben sık sık yaparım o temizlenme işlemini. Koca koca çöp poşetleriyle atarım ıvırı zıvırı ama her sefer ertesi gün lazım olur attıklarımdan biri, sinir olurum ben de kendime.