Perşembe, Ocak 22, 2009

son zamanlarda, son zamanlarda.

Ocak ayının sonlarına geliyoruz. Şu an bana herşey komik geliyor. Bu ofis, bu konuşmalar, sanki beni fersah fersah uzaklara atan bir hisse kapılmış gidiyorum. Hızla sürüklenirken, bir tren penceresinden birbirine karışarak geçen görüntüler…

Bu mevsimde evde ise herşey yavaş ve pazarlıksız bir şekilde soğuk. Kombiyi ne kadar yaksam da bazen saatler geçmesine rağmen ısınamıyorum. Mavi battaniyeye sığınıyorum, kedime sarılıyorum. Kıştan bıkmadım Keri, sadece gelecek faturadan korkuyorum!

Dün uzun zamandır girmekten koktuğum çalışma odama girdim. Zamanın içinde donmuş gibi, içinde hiç yaşanmamış sadece bazı eşyalar yığılıp, kaçılmış gibi, katı, soğuk duruyordu koridorun sonunda.

Odayı ısıtmalıydım. Kendimi ısıtmalıydım. Yoksa yavaşça uyuşup, zamanın içinden şeffaf bir şekilde geçmek yerine, külçe gibi ağırlaşıp, dibe çökeceğim. Kış çekimi diye buna denir. Ondan ısınıp, hafifleşmeliyim.

Isıtma çalışmalarına gözlerimi karartıp, kombiyi kökleyerek başladım. Omzumda mavi komik battaniyeden pelerinimle hızlı hızlı bir aşağı bir yukarı yürüdüm koridorda. Hızla mutfağa girdim. Kendi halinde pencerenin yanında çalıp duran radyoyu kaptığım gibi odaya geri geldim, masamın ortasına oturttum. Kalabalık masanın üzerinde cızırdaması geçip yerine alışıncaya kadar şöyle bir gezdirdim. Masanın sağ ucunda, rafın altında kendine geldi ve hiçbir şey olmamış gibi şarkı söylemeye devam etti.

Masaya şöyle bir baktım, binbir ayak bir yerde. Kitaplar yığılmış, kalemler, notalar, anahtarlıklar, kutular, üzerine su dökülmüş okunmayacak hale gelmiş yazılarla dolu kâğıt yığınları… Hepsini şöyle bir ittim kaktım. Kitaplar raflarına yerleşti. Bilgisayarı açtım, bir şey sorunca cevap versin diye sağıma yerleştirdim. Önüme okunacak makalemi çektim, kalem kutumu çıkardım, kaynak kitapları soluma aldım. Colin geldi, bana alık alık bakıp, arkamda duran ikili koltuğa yerleşti, kafasını yastığa koydu ve anında uyudu. Son bir tetkik… Masa hazır, müzik tamam, bilgisayar açıldı, kalem kutusu… Hepsi tamam. Ne eksik? Ne eksik? Hah! Çay!! Haydi, yine cevval adımlarla mutfağa! Minik, yuvarlak bir cüzdan gibi kilidi pıt diye açılan ve içine çay konan bir sallama zamazingosuna bir çimcik yasemin çayı… Küreyi kaynayan koca bir fincan suda sallandır, zincirinin ucundaki minik oyuncak fincan da yandan sallansın… Derken çocuk gibi keyiflendim. Haydi, haldır haldır odaya!

Isınmaya hazırdı oda. Isınmaya hazırdım. Meydan okuyan cesur bir komutan gibi işgal edip ısıtacağım topraklara baktım (!) Güvenim geri geldi, bir şahin gibi omzuma kondu. Mavi küçük diz battaniyesinden mütevellit pelerinimi savurdum, ana kumanda masasına oturdum.

Bu kadar telâşe içinde hala uyumakta olan Colin uykusunda gerinerek döndü, göbeğini havaya dikti. Oda artık ısınmıştı demek ki.

Gelecek program:

- Margot atölyede makalesini sunuyor. Dünyanın en rahat makale sunan insanı olmadığı bir gerçek olan Margot, bunu sanki hiç takmıyormuş gibi görünmeye devam edecek.
- Margot ısınan ana kumanda odasında kaynak kitaplara dalıyor. Berna Moran’ın Türk romanına eleştirel bir değil üç bakış attığı bu kitaplardan birincisi gayet aydınlatıcı, ısıtıcı, sebep sonuç çıkarımları için vitamin değerinde.
-Margot Yamyam’ın konserine gidiyor, oradan da grupları Zigzag’ı dinlemeye. Mor kabanını ve çizmelerini giymiş olan Margot hayatından memnun görünüyor.
-Haftasonunda Beyoğlu’nda iki tane sergi var bir tanesi Colin ve çetesinin bir hanım kızımıza nasıl musallat olduğunu gösteren resmin de olduğu şu sergi ve Mehmet Güleryüz’ün İşSanat’taki bu sergisi. Bunlara da bakmadan geçmeyin diyor.
Resim: Selma Gürbüz

7 yorum:

Slm Nbr dedi ki...

odasını yani toprağı kaybetmiş bir komutanun yeniden fetih hazırlıkları yapması gibi hissettim ya o neydi oyle:))ama tekrar feth ettiğine sevindim zaferr...

endiseliperi dedi ki...

suıüho tuzns"vnqnsx
tekrar başlayalım, o F klavyenin sesleri.
margot hanım'cığım,
ne güzel, ne sevimli, ama canım ne hoş yazmışsınız,yahu. ne desem az. gerçekten öyle.çok keyif aldım okurken. bunun nedeni de ama canım, margot hanım ne hallerdeymiş merakının tatmini değil de, kelimelerin böyle hoş bir duygu oluşturacak şekilde biraraya gelmesi ve bizim margot hanımımızı tarif etmelerindeki sevimlilik.

çok, çok sevgiler.

Margot dedi ki...

Opethmania,
Dün elimi kolumu sallaya sallaya girdim odaya, geçtim baş köşeye oturdum. Konfor gibisi yok canım :)

Periciğim,
O sizin kendi sevimliliğiniz yahu! Gerçekten! Siz de az değilsiniz :))
Ben de sizin bu güzel yorumunuza pek sevindim, koltuklarım kabardı, koca dilim karpuzlar gibi güldüm!

Sevgiler benden efendim, bol kepçe hem de!

Melmoth dedi ki...

merhaba,

yazilarinizi tamamladiktan sonra tekrar gözden gecirip disarida biraktiginiz, fazlalik saydiginiz kelimeleriniz oluyor mu.

bir de makalenin konusunu merak ettim.

Margot dedi ki...

Merhaba Melmoth,
Benim şu anda hazırlandığım makale İngilizce bir makale, ben sadece ona çalışıp, üzerinden bir sunum yapacağım. Makalenin konusu Bronte Kardeşler dolayısıyla Jane Eyre ve Uğultulu Tepeler.

Ama bu ödevimin dışında asıl amacımız sene boyunca okunulan kitaplardan seçtiğimiz bir konu hakkında makale yazmak. Sonra bu makaleler birleşecek ve inşallah kitap olucak. Ben hala gözbebeği makalemin konusunu bulamadım. Ama yazmaya başladığımda çok düzeltme yapacağımdan eminim.

Buraya koyduğum yazılar bile illaki iki kere yazılmıştır. Temize çekmeye meraklı biriyim galiba :)

Melmoth dedi ki...

yaziya layik olmaya calisan birisi tek bir virgül üzerinde bile uzun uzun düsünmeli, o yüzden temize cekmeye merakli biri olmaniz önemli.

benimkisini siradan bir okuyucunun, siradan bir görüsü olarak kabul edin, bazi cümleleriniz bana yorucu geliyor, bazen anlatmak istediginiz duyguyu bicim kaygisi gütmeksizin, dogrudan ve sade bir ifadeyle de anlatabilirsiniz diye düsünüyorum.

yaziyi önemseyen, yazi üzerinde düsünen ve bu anlamda dile önem veren biri oldugunuzu düsünmesem hemen hemen her yazinizda gözüme carpan bu fazladan gayretkeslikten inanin hic söz etmezdim.

Margot dedi ki...

Melmoth,
İşaret ettiğin gayretkeşlik ile ilgili düşüneceğim. Fazladan bir şey varsa çıkmalı elbet. Yazarken benim hissettiğim bir fazlalık olursa çıkarıyorum ama genelde gayretten çok içten gelenin fazla yara almadan kağıda geçebilmesine dikkat ediyorum.
Sağolasın tavsiyen için.