Çarşamba, Nisan 19, 2006

Yerli malı haftası ve mahdumları

Havalar günden güne ısınmakta artık. Pek seviniyorum bu işe.
Bu günlerde bahçede zaman geçirmek bana iyi geliyor, hafta sonu o kadar işi yüzüstü bırakıp bahçeye çıktım. İki uzuncana plastik saksıya, iki paket çiçek soğanı diktim. (Ekstra portakal çiçeklerimi saymıyorum bile) Her gün şu an sadece bir toprak dolu saksıdan ibaret olan eserimi (!) suluyorum. Bir gün bir yeşillik fışkıracak ama bakalım ne gün?

Sonra hırkalar ve ceketlerle idare edecek duruma geldik çok şükür. Kat kat giydiğim kapüşonlu montumdan, puf puf kabanlarımdan kurtuldum. Sırtımdan kış küfesini indirdim. Ama en önemlisi geçenlerde açık havada rakı içtim! Üşümedim! Artık iyiden iyiye sokaklara atılan masa sandalyeler içimi güldürüyor. Bahar dalları açtığında önlenemeyen sersem sırıtışım, sokaklarda yemeye içmeye vakıf olunca da yüzüme bir çörek gibi yayılıyor. Havalar ısınınca ve asma altına masalar çekilince aklıma ilk gelen yeme içme muhabbeti de hiç sektirmeden rakı balık veya rakı meze, veya rakı kebap vs. Ama illaki hep rakı. Bu da geçer diye içilen, bu da geçti işte diye bir oh çekip içilen, hey yavrum hey diye içilen. Ama hep çok bizden, çok bizim gibi hislerle. Çok üzüldüğünde hani o üstüne basan efkarla masaya oturursun ya, hani biri ( alacağı olsun onun bazen haberi bile yoktur sana ettiğinden) cız ettirmiştir ya içini, işte o zaman. Annenle konuşur gibi, dertlenip anlattıkça için yıkanır gibi, anasonu acıyan yere basınca acını yalayan, sevinince sevincini parlatan, kahkahana cila atan..İşte o hallerde içilen rakılar… Artık herkesin içindeki muhabbetle gelip oturduğu, yan yana dizilmiş masalarda, sözle gelen ahengi geceye doğru serpme zamanıdır. Sabah kalkınca başın ağrımaz. Canın yanmış da içmişsen adabınla, yaran o kadar acımaz. Bu hislerle içtiğin için sen, hep leb demeden leblebiye gelen dostlar oldunuz siz. Böyle bir sevgi bir aşk, bir sahiplenme var aranızda. Rakıyla parlayan akşamlarda mesut bahtiyarsınız.

Sabah olunca, üzerinizde yumuşak, ipek rehavet, eşikten alınan gazete, ve demlenmesi beklenen çay ile mutfaktasınız. Önceki geceden kalma bir algıda seçicilikle şu haberi okuyorsunuz: Aslan sütüne Teksas’lı ortak! Aslı astarı nedir deyince anlıyorsunuz ki Yeni Rakı’yı Tekel’den satın alan Mey isimli şirket %90 hissesini bir Amerikan şirketine satmış. Yani Yeni Rakı, kankası Tekirdağ ve arkadaşları Amerikalılara satılmış! Ah diyorsun damarlarımda dolaşan rakılı kanım, sabah sabah sen de başıma mı sıçrayacaktın??

Rakı denince genelde içilen rakı Yeni Rakı’dır. Bu rakı bir tür Türk sevinci ve hüznünün milli içeceğidir. Hislerimizin ama en bize has hislerimizin ana sponsorudur. İşte o hislerle koşulan tek içkidir. O zamanlarda bira içilmez ( maç seyretmiyoruz ya da plajda değiliz) Şarap fazla yakası paçası düzgün kalır. Hem bu kadar temiz hem bu kadar dağınık geriye bir tek rakı kalır. Şimdi içtiğimiz rakı, bir Amerikan markasıysa eğer ki öyle olmuş artık, kızgınım, üzgünüm ve öfkeliyim. Rakım konusunda muhafazakârım. Aynı Vefa Bozası’nda ve Kuru Kahveci Mehmet Efendi ve Mahdumları konusunda olduğum gibi. Aynı vefa ve keyif kelimelerini karşılayacak manaların İngilizcede karşılığını bulamamış gibi yabancıyım. Yerli malı haftasındaki bütün kuruyemişler bayatlamış gibi tatsızım. Yurdun malı nerde kaldıysa ben de orada kaldım galiba. Şimdiki zamanda parayı veren düdüğü çalar değil mi? Biliyorum öyleymiş. Hem de bütün düdükler satılık. E o zaman Kapalıçarşı’dan süper Shopping Mall olur, Şehir Hatları’ndan ultra modern Bosphorus Expresz, Kuru Kahveci Mehmet Efendi’den de Mr.Mehmet & Sons olur. Satmanın sonu yoktur değil mi? Bakınız bir zamanlar bir büyük vardı, onun gibi. Ama maalesef ben, Amerikan rakısı ile zıkkımlanmayı reddeden bir eski kafalıyım. Kendisi benim hislerime artık tercüman olamaz zira…

8 yorum:

celerone dedi ki...

Rakı, en delikanlı içki. Suyla içersin, adamı yıkmaz, hem sarhoş eder hem de kanını temizler bir yandan. Benim güzel rakımı da Sam Amca almış. Yanarım, hem de fena yanarım ben bu işe:(

terskose dedi ki...

Aa sen olmasaydın Margot kimbilir ne zaman öğrenecektim...
Bari bize has yiyecek/içeceklerimiz bizim kalsaydı diyesi geliyor insanın.
Mesela ekmekleri de kaldırıp mısır gevreği dayatabilirler mi ki her sabah?
Vallaha ben doymam onunla.

hera dedi ki...

agzina saglik arkadasim.
hadi hep beraber: susma sustukca sira sana gelecek!

XMAN dedi ki...

margot,amerikalılar ne anlar rakıdan.rakı eşliğindeki tadına doyum olmaz sohbetlerden,rakı masasında kurtarılan memleketlerden:)onların literatüründe "kendine bi içki alsana john" vardır.yabancı markası olsada ,rakı türk gelenek ve göreneklerine uygun yapılmaya devam edecektir.yoksa kimse almaz sanırım.

Adsız dedi ki...

Biraz zugurt tesellisi olacak ama ben de umitlendim biraz belki rakiyi dunyaya tanitirlar ve dolayisiyla raki kulturu de yayilir diye. O zaman Amerika'da da fasil icin toplanilacak yerler olur, Muzeyyen Senar dinlenir ve insanlar efkarlanmayi ogrenir belki. Bir umit benimkisi.

herdem taze dedi ki...

Fransizlar Champagne bolgesini, Italyanlar Chianti'nin baglarini satmayi akillarinin ucundan gecirir mi acaba? Eminim oradaki bag sahiplerinin arazilerini yabancilara satmasi diger tasinmazlara gore cok daha zordur. Kalkisan da vatan haini ilan edilir. Ama kendi degerimizi satanlar anlasmaya boyle bir madde koymazsa birazcik daha para icin, medyamiz da umursamazsa sonu boyle olur. Olan da bizim iki paralik Nevizade keyfimize olur.
Burada keyif kaciran, rakinin kalitesi endisesi degil de ona verdigin paralari alan sirketin vergileri ile savas finansmani yapiyor olmak.

Amerikalilar sozluklerinde olmayan keyif, ve hatta efkar gibi seyleri ogrenirlerse birgun ben de sakalimi keserim. Yatkinliklari olsa deniz kenari keyfi diye birsey bilirlerdi.

Geri donen kucuk kurbaga kardes dokturmus bu arada. O kadar ki ale biranin, iyi bir sarabin ve hatta scotch'un yeri baska diyesim bile gelmedi. Sakalim olsa cesaret eder, derdim sanirim.

Margot dedi ki...

Celerone,
Haklısın. Rakıyı satmak delikanlılığa da ters zaten.
Küçük Kurbağacım,
Sen askere gitmeden Amerikan asıllı olmayan kadehlerimizi tokuşturalım olur mu?
Damn,
Bizim olan değerler bize kalsın demek geliyorsa diyelim. Hatta yüksek sesle diyelim ki cümle alem duysun! Gazetlerin eski sayılarında baktım önceleri yok yabancılara satmayız diyorlarmış, sonra el altından hoppadanak gidiverdi bizim Rakı. Ne ses eden var ne olur mu kardeşim öyle şey diyen. Gitti gider. Sorry derler ancak.
Xman,
Türk içkisinin Amerikalı sahibi neden oluyor? Amerikalı ne anlar benim geleneğimden göreneğimden? Yalnış anlama tabii ki haklısın bizim sevdiğimiz gibi yapacaklar ki bize satılsın. Bizim malımız bize satılsın. Ah! Ah!
Sevgili İsimsiz,
Biz tanıtalım kendi kültürümüzü daha iyi değil mi? Bizim kültürümüzü bizden iyi mi bilecekler?
Herdem Taze,
Kesinlikle haklısın.
Arkadaşlar bu konuda çok öfkelendim, ne olur beni yalnış anlayıp ne sert cevap yazmış bu agresif Margot demeyin. Ama maalesef bu satışlar benim keyfimi kaçırıyor hem de çok fena. Deli damarıma dokunuyor. Sabahları da mesela turist bir kadınceğiz N101'de İngilizce program sunuyor,benim ona da kanım bozuluyor!
Ayrıca bir düzeltme:
Cahil bahçıvanınız soğanları hergün suladığını yazmış. Bir bilene danıştık ve öğrendik ki bu arkadaşları ilk dikten sonra verdiğiniz su dışında yeşillenene kadar sulamamanız gerekiyormuş. Hayır çürür falan garibanlar, içime dert olur sonra.

Adsız dedi ki...

benim pek aram yoktur kendisiyle ama hoşaftan da anlamam zaten :) ama benim için baba yadigarıdır...rakı sofraları bana her zaman onu hatırlatır...sığı suları terkedip derin okyanuslara açıldığında ardında bıraktığı ,anılarla yüklü yakamozların yansıdığını , ışıldadığını görürüm kadehlerde...gece gece en sevdiğimi hatırlattın ,ağlattın adamı be z.z.cum